Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anadolu'nun ATOM KARINCASI

Yetiş Yakup.. Ufak tefek, sarışın, neşesi tebessümünden gözlerine akan bir delikanlıydı Yakup. Ergenlik döneminde babasıyla birlikte çalışmaya başlamıştı. Babası binalarda cam-çerçeve işi yaparken Yakup yardım etmeye çalışıyordu. İlk zamanlar keyif almış olsa da yaşı ilerledikçe ağır gelmeye başlamış, kaslarında zedelenmeler oluşmuştu. Baba yadigarı olan işi değiştirmesi gerekiyordu anlaşılan düşüncesiyle harekete geçti. Yakup, oldukça çalışkan ve meraklı idi. Çeşitli iş konularında kazanımları da vardı. Bu özelliğinden dolayı amcasının tekstil atölyesinde deneyim kazanmıştı. Kısa sürede iş bulmuştu. Fakat önceki deneyimlerinden farklı bir sektör olan reklam atölyesinde çay ocağı sorumluluğunu aldı. Daha önce yaptığı işlerdeki azmi, merakı uyum becerisini geliştirmişti. Yeni işinde, çalışma arkadaşları tarafından samimiyetinden dolayı sevilmeye de başlamıştı. Çünkü kendisine verilen sorumluluk haricinde iş arkadaşlarına da yardım ediyordu. Neredeyse her işe koşuyordu Yakup. Bilmedi...

Bekle Beni İlk İş Günü

Mehtap hiç uyuyamadığı gecesinden uyanmıştı ama yatak keyfi yapıyordu. Sabahın ilk ışıkları pencerenin ince tülünden odanın içine usulca sızıyordu. Çınar ağacını mesken bilmiş kuşların sabah selamlaşması kulaklara şenlik veriyordu. Henüz açmış manolya çiçeği, sabah esintisiyle kokusunu cömertçe salıyordu etrafına. Bu koku Mehtap’ın içini huzurla doldurup umudunu arttırıyordu. “Ne güzel bir karşılama,” ilk iş günümde bana huzur ve cesaret veren bir eşlikçi gibi…”diye düşündü. Yeni günün telaşı, odasına taze bir heyecan getirmişti.   Bir anda çalar saatin sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Hızla yatağından kalktı ve ayağına yumuşacık terliklerini geçirdi. Aynanın önünde bir an durdu. Yüzündeki telaş ve heyecanın işaretlerini görünce tebessüm etti kendine. Yüzünü yıkarken tekrar aynadaki yansımasına bir bakış attı. “Güzellik hazır mısın?” diye mırıldandı. Günün ona neler getireceğini hayal ederken kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bir iki derin nefes çekti. Ve “Evetttttt hazırım, kim...

Çalış, Tüket, Tekrarla

Alarm çalıyor, sabahın ilk ışıklarından önce uyanıyorum. Daha gözlerimi tam açamadan, elimde spor çantasıyla kapıya fırlıyorum. Spor salonuna gidiyorum; herkes koşu bandında aynı tempoda… Sanki gizli bir maraton var ama kimse birinciyi bilmiyor. Bir saat boyunca ter döküyorum, motive görünüyorum ama aslında zihnim çoktan plazanın toplantı odalarına hazırlanıyor. Dört kişilik işi tek başıma yapıyor, yüksek rakamlı maaşlar alıyorum ve buna “kurumsal hayat” diyorum. Sonra plazanın bilmem kaçıncı katındaki ofise çıkıyorum. Manzara şahane! Ama camları açılmayan bir odada, şehrin havasını bile içime çekemiyorum. Akvaryumdaki balık gibi sıkışıp kalıyorum. Elimde yeni çekilmiş kahvemle etrafı selamlıyor, bir iki sohbet eşliğinde güne başlıyorum. Ajandamda boş gün yok. Her sabah yetmezmiş gibi, her akşam da bir yere yetişiyorum. Sabah işe, iş çıkışı da dinlenmek için değil, gün içinde dağılan kafamı iyice dağıtmak için başka programlara koşuyorum. Ya aslında kafamı dağıtmaktan çok, toplamaya ih...

AYLİN'İN ARABA SEVDASI; İSTEK Mİ? İHTİYAÇ MI?

Aylin, o sabah güneş odasının perdesinin arasından   içeri sızarken uyandı.   Kararını çoktan vermişti. Yıllardır hayalini kurduğu arabayı artık alacaktı. Vişne kırmızısı, yerden biraz yüksek, konforlu bir araba… Onu düşündükçe yüzüne bir gülümseme yayılıyor, içi umutla doluyordu. Kendi arabası olursa sabah işe giderken servise yetişme telaşı olmayacak, toplu taşımanın kalabalığı geride kalacaktı. Akşam arkadaşlarıyla buluştuğunda kimseye minnet etmeden istediği yere gidebilecekti. Ona göre araba özgürlüğün kapısını sonuna kadar açacak bir anahtardı. Fakat ortada önemli bir sorun vardı. Bu araba, Aylin’in maaşının çok üstündeydi; hayalini süsleyen aracın yanına bile yaklaşamıyordu. İş hayatına başlayalı henüz iki yıl olmuştu ve iş güvencesi bile yoktu. Ailesinden destek alması da mümkün değildi. Ama hayalleri büyüktü ve çözümü birilerine borçlanmakta görüyordu. Aylin’e göre bu küçük bir riskti; yeter ki o kırmızı hayaller ine kavuşabilsin.   Gerçeklerle Yüzleşmek ...

HAYELLER, GERÇEKLER, YENİDEN BAŞLAMAK

Bir gün güzel bir gelin olup sevdiği insanla mutlu bir yuva kurmak herkes gibi Zeynep’in de hayaliydi. Hayal ettiği gelinliği milyonlarca kez giymiş ve düğününde dans etmişti.  Nihayet o gün gelmişti.  En yakın arkadaşıyla evlenmenin heyecanı içindeydi. Düğün hazırlıkları hızla sürerken, sıra gelinlik seçmeye geldi. Nişanlısıyla birlikte şehrin en şık gelinlik mağazasına girdiler. Mert, “Hangisini istersen seç,” dedi. Zeynep, kendisine en çok yakışanı bulmaya çalışıyordu. Tek tek tüm gelinlikleri denedi. Sonunda, üst kısmı zarifçe vücudunu saran, altı geniş ve kloş, uzun kuyruklu, dantelli bir gelinlik seçti. İçini kaplayan mutlulukla, hayatının hep bu güzellikte geçmesini diliyordu içinden… "Hayallerim Gerçek Oldu" Derken... Ama gerçekler böyle değildi. Hayatın gerçeklerini fark etmesi bir yılını almıştı. Sonsuza kadar süreceğini zannettiği mutluluğu çok kısa sürmüştü. Hayal ettiği hayattan bambaşka bir hayat onu bekliyormuş aslında. Kendisi mühendis olmasına rağmen iş...

HAYAT BAZEN ZORDUR

Bir yaz günüydü Bünyamin gelecekteki eşi Ezgi’yle karşılaştığında. İkisi de bundan habersiz ortak bir arkadaşlarının doğum gününde tanışmıştı. Başta çok iyi anlaşamamışlardı ancak birbiryleriyle ala- kalı merak ettikleri şey çok fazlaydı. Yüzeysel bakıldığında birbir-lerine benzemiyor gibi görünseler de detayda uyumluydular. Ve pek de tesadüfi değil ki iki yıl sonra yine tanıştıkları yaz günü dünya evine girmişlerdi. Bünyamin evlenmeyi yuva kurmayı çok isteyen bir genç adamdı. Ezgi’yle zıtlıklarından gelen uyum onu hep çok heyecanlandırmıştı. Onunla evlenmek Bünyamin için hayatında eksik olan heyecanı ve neşeyi getirecekti. Nitekim öyle de oldu. Birlikte geçen çok güzel bir üç yılın ardından bir bebek bekliyorlardı. Bünyamin hayatındaki her şeyin gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Oysa yine bir yaz günü işten kovulana dek… Bünyamin küçük çaplı bir patron şirketinin iç satışında Sezgin ile çalışıyordu. Sezgin ağzı iyi laf yapan çevresi geniş biriydi. 4 yıldır aynı eki...

Büyük işlerin yolu küçük işlerden geçer...

  Bakmak ve görmek arasında ki farktan bahsedilir. Fakat bu ikisinin dışında insanoğlunun aslında neye şahitlik ettiği daha önemlidir. Hayat başlayıp, nihayete ererken insanoğluna küçük küçük senaryolar hazırlar. Her biri için yeniden dizayn edilen sahneler ve bu sahnelerde şahit olduğu olaylar .... Diye devam ediyordu Mert'in dinlediği seminer. Not defteri, kalemi ile seminere   hazırlıklı gelmişti. Konuşmacının gayet sade bir dil ile anlattığı konuyu ,daha önce hiç düşünmediğini fark etti.   Şahitlik kelimesi dikkat çekiciydi. Mert önce vurgulanan kelimeleri defterine yazıyordu. Sonra alt kısımlarına açıklamalarını yazıyordu. Arada dinliyor ,arada not alıyordu. Çünkü fark etti ki konuşmacının amacı, onun amacı ile aynıydı.   Ve onun   samimi olması hoşuna gitmişti. Bazen can alıcı noktalara atış yapıyordu. Bazende espri yaparak havayı yumuşatıyordu. Mert çevresinde gerçekleşen olaylara duyarlı bir çocuktu. Bu yüzden gönüllü olarak bir çok dernekte çalışı...

Loyalty? Or an Open Relationship?

    In creation, nothing has been left open or uncovered,   Do you know how many layers protect a single almond?   Maybe what you need is to think a little.   A tiny almond is wrapped in seven layers—do you know why?   Maybe what you need is to think a little.   Peas grow in pods, covered with seven zippers of protection.   Maybe what you need is to just think a little.   The human body is covered from head to toe with skin, and even the eyes have lids…   Maybe what you need is to just think a little.   All trees hide their roots, and their trunks are cloaked in bark…   Maybe what you need is to think a little.   You’ve eaten an orange—how many layers did you pass through to reach the fruit inside?   Maybe what you need is just to think.   What a coincidence—so it is with tangerines, lemons, and the others that just came to your mind...   Maybe what y...

Time Flows Towards the Truth

  Time flows towards the   truth,   And truth flows to its own time… There is an unchanging rule in this life: “Truth reveals itself.”   We all will be faced the truth in one day…The reality of something will eventually confront you.   Time separates itself from the fake they cannot unite because the fake won’t last long.   Anything that has no life will abandon you along the way.   But truth is what you will meet on the road and what will find you. This article was enough as it was, really. No need to continue...   But still, I’ll write on. Everything is carried by time;   Water finds its source,   Streams find their sea,   And time flows to its truth   So wouldn’t a person arrive at their truth too? Letters spill from the mouth,   Each finds its word,   Words reach their sentences,   Sentences want to find their meanings,   Meanings influences by its level of   truth Meaning...

Lahmacun Filling

After passing through the security check and entering the airport, she took a deep breath. Handing her passport to her husband, she called her childhood friend in Mersin. “Sweetie, our plans have changed. We’re going back to Germany. Hopefully, we’ll see each other next time,” she said. While her husband was changing the tickets, she sat down on a chair in front of the counter. “What on earth did we just go through?” she began to wonder. Although Hale had been living in Germany for many years, one foot of hers was always in Turkey. She would plan her vacations according to the holidays at the beginning of the year and try to spend Ramadan and Eid al-Adha in Turkey. Just as she spent her summer vacations in the south, she would also book a last-minute ticket and head to her hometown whenever her work schedule lightened up a bit. As she did every holiday, this time she flew to Adana and then went to her mother’s house in Mersin, her hometown. Her aim was both to relax and enjoy some ...