Bir yaz günüydü Bünyamin gelecekteki eşi Ezgi’yle
karşılaştığında. İkisi de bundan habersiz ortak bir arkadaşlarının doğum
gününde tanışmıştı. Başta çok iyi anlaşamamışlardı ancak birbiryleriyle ala-
kalı merak ettikleri şey çok fazlaydı. Yüzeysel bakıldığında birbir-lerine
benzemiyor gibi görünseler de detayda uyumluydular. Ve pek de tesadüfi değil ki
iki yıl sonra yine tanıştıkları yaz günü dünya evine girmişlerdi.
Bünyamin küçük çaplı bir patron
şirketinin iç satışında Sezgin ile çalışıyordu. Sezgin ağzı iyi laf yapan
çevresi geniş biriydi. 4 yıldır aynı ekipte can ciğer olmuşlardı. Birbirlerinin
nice kez arkasını kollamış, destek çıkmışlardı. Yine de şirket küçülmeye
gidince birinin ayrılması gerekiyordu. Bu durumda çevresinin faydasını Sezgin
görmüş, kovulan Bünyamin olmuştu. Tam da eşi 5 aylık hamileyken…
Bünyamin’in dünyası bir anda tepe
taklak olmuştu. Evet, tazminatıyla birkaç ay idare edebilirdi, ama ya bebek
geldiğinde? Biricik hamile eşine çaktırmamaya çalışsa da yemeden içmeden
kesilmişti. Eşinin ve tanıdıklarının endişeli gözleri karşısında her gün
paramparça oluyordu. Canla başla iş arıyordu ama sektör acımasızdı. Elli
başvurusundan sekiz dokuz tanesi dönüş yapıyordu. Nice kez ‘Hayır’ cevabını
aldı. Bazı zamanlar asla iş bulamayacağını düşünüyordu… Bazı zamanlardaysa
mülakatlarda konuşabilmek için kendini okumalara veriyordu.
Öyle ama böyle 4 ay geçmiş,
bebeğini sağlıkla kucağına almıştı. Bebeği ona iyileşmiş hissettiriyordu. Ansızın
geleceğinden endişe edip yine karamsarlığa bürünüyordu. Eşi Ezgi de aynı
endişeleri taşısa da bir an için bile şüphe etmedi Bünyamin’den. Er geç iş
bulacağını biliyordu. Bünyamin’e güç veren şeylerden biri de bu inançtı.
Yılmadı, çalışmalarına devam
etti. Kimi şirketin işe alım süreci uzundu, kimi şirket piyasanın kötülüğünden
bahsediyor ret veriyordu, kimi şirket tanıdık istiyordu, kimi şirket yurt dışı
projelerine yeni baba olmuş birini göndermek istemedi. Pek azı gerçekten alıcı
olarak inceliyordu Bünyamin’i. Bir şirket vardı ki görüşmeler neredeyse
nihayete eriyordu. Her şey çok olumlu gidiyordu. Ezgi de aileleri de derin bir
oh çekmişti. Ancak her nasıl olduysa pozisyon başkasıyla doldurulmuştu.
Bünyamin’e de yeni baba olduğu için enerjisinin çoğunu şirkete veremeyeceğini
söylediler. İş yoğunlukları dikkat değınıklığına imkan tanımıyormuş, öyle
söylediler. Haksızlığa uğradığını düşündü Bünyamin. İşten kovulduğundan bu yana
ilk defa eşi Ezgi’ye ne diyeceğini bilemiyordu. Yine de Ezgi onun
sessizliğinden bir sorun olduğunu anlamış ve bir daha ona soru sormamıştı.
Zaten Bünyamin’de cevaplar tükenmişti. Ezgi’nin bu anlayışı için ona gizli bir
hayranlık duyuyordu. Ve yoluna devam etti…
Çocuğu artık 5 aylık olmuştu. Etrafına ufak ufak gülücükler saçıyordu. O ve eşi her güldüğünde Bünyamin ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor, şükrediyordu. Bir gün ansızın üniversite arkadaşı Oğuzhan aradı. Okul zamanları yakınlardı, nice finalde yoldaşlık yapmışlardı birbirlerine. Hatta Oğuzhan iki dersten okulu uzatmış Bünyaminin notlarıyla sonrasında geçmişti. Birbirlerini severlerdi. Ama yine de yıllardır konuşmamışlardı. Hatta belki en son düğünde görüşmüşlerdi. O yüzden telefonu kafa karışıklığıyla açmıştı Bünyamin. Arkadaşı Oğuzhan çalıştığı şirkette ekibinde açık oluştuğundan bahsetti. Laf arasında birlikte çalışmayı özlediğinden de söyledi. Buna karşılık Bünyamin elbette sevindi ama kimseye ses etmedi. Malum onca olumsuz dönüşten sonra kimseyi tekrardan heveslendirmek istemiyordu. Kimseye söylemeden birkaç görüşme yaptı. Genel yetenek, ingilizce sınavlarına girdi; teknik mülakatlar yaptı, insan kaynaklarıyla görüştü… Derken artık yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi. IK artık mail üzerinden bilgilendirme yapacağını söylemişti. Bünyamin’in içinden koşarak Ezgi’ye söylemek gelse de direndi. Bu sefer farklı hissediyordu, sanki çocuğunun gülüşünü izliyor gibi…
İki hafta sonra, midesinde
kelebeklerle bilgisayarını açtı ve teklif mailini gördü. Hiç bu kadar
hafiflemiş hissetmemişti. Geçirdiği onca aydan sonra bir mail ilaç gibi
gelmişti ona. ‘Yok canım o şirket beni almaz ya’ dediği şirkete girebilmişti.
Silkelendi, özgüveni de kendine geldi bu haberle. Bu sefer eşine koşarak
söylemek istemiyordu. Öğrendiği anın tadını çıkarmak istiyordu.
Haberi vermek için eşi Ezgi’yi ve
çocuğunu doğanın içinde pikniğe götürdü. Bu güzel haberi orada verdi. Ezgi
sanki tekrar evlilik teklifi almış kadar mutlu oldu ve eşiyle gurur duydu. İşe
girebildiği için değil, süreci bu şekilde yönetebildiği için… Çünkü ikisi de bu
süreçte oldukça yıpranmışlardı ama asla birbirlerini yıpratmamışlardı. Ve ne
kadar doğru bir eş seçimi yaptığından emin pikniğin tadını çıkardılar….
İnsan bu hayatta seçimlerinin
sonuçlarını yaşar, an ve an…
Yorumlar
Yorum Gönder