Ana içeriğe atla

Hayat Bazen Zordur

Bir yaz günüydü Bünyamin gelecekteki eşi Ezgi’yle karşılaştığında. İkisi de bundan habersiz ortak bir arkadaşlarının doğum gününde tanışmıştı. Başta çok iyi anlaşamamışlardı ancak birbiryleriyle ala- kalı merak ettikleri şey çok fazlaydı. Yüzeysel bakıldığında birbir-lerine benzemiyor gibi görünseler de detayda uyumluydular. Ve pek de tesadüfi değil ki iki yıl sonra yine tanıştıkları yaz günü dünya evine girmişlerdi.

Bünyamin evlenmeyi yuva kurmayı çok isteyen bir genç adamdı. Ezgi’yle zıtlıklarından gelen uyum onu hep çok heyecanlandırmıştı. Onunla evlenmek Bünyamin için hayatında eksik olan heyecanı ve neşeyi getirecekti. Nitekim öyle de oldu. Birlikte geçen çok güzel bir üç yılın ardından bir bebek bekliyorlardı. Bünyamin hayatındaki her şeyin gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Oysa yine bir yaz günü işten kovulana dek…

Bünyamin küçük çaplı bir patron şirketinin iç satışında Sezgin ile çalışıyordu. Sezgin ağzı iyi laf yapan çevresi geniş biriydi. 4 yıldır aynı ekipte can ciğer olmuşlardı. Birbirlerinin nice kez arkasını kollamış, destek çıkmışlardı. Yine de şirket küçülmeye gidince birinin ayrılması gerekiyordu. Bu durumda çevresinin faydasını Sezgin görmüş, kovulan Bünyamin olmuştu. Tam da eşi 5 aylık hamileyken…

Bünyamin’in dünyası bir anda tepe taklak olmuştu. Evet, tazminatıyla birkaç ay idare edebilirdi, ama ya bebek geldiğinde? Biricik hamile eşine çaktırmamaya çalışsa da yemeden içmeden kesilmişti. Eşinin ve tanıdıklarının endişeli gözleri karşısında her gün paramparça oluyordu. Canla başla iş arıyordu ama sektör acımasızdı. Elli başvurusundan sekiz dokuz tanesi dönüş yapıyordu. Nice kez ‘Hayır’ cevabını aldı. Bazı zamanlar asla iş bulamayacağını düşünüyordu… Bazı zamanlardaysa mülakatlarda konuşabilmek için kendini okumalara veriyordu.

Öyle ama böyle 4 ay geçmiş, bebeğini sağlıkla kucağına almıştı. Bebeği ona iyileşmiş hissettiriyordu. Ansızın geleceğinden endişe edip yine karamsarlığa bürünüyordu. Eşi Ezgi de aynı endişeleri taşısa da bir an için bile şüphe etmedi Bünyamin’den. Er geç iş bulacağını biliyordu. Bünyamin’e güç veren şeylerden biri de bu inançtı.

Yılmadı, çalışmalarına devam etti. Kimi şirketin işe alım süreci uzundu, kimi şirket piyasanın kötülüğünden bahsediyor ret veriyordu, kimi şirket tanıdık istiyordu, kimi şirket yurt dışı projelerine yeni baba olmuş birini göndermek istemedi. Pek azı gerçekten alıcı olarak inceliyordu Bünyamin’i. Bir şirket vardı ki görüşmeler neredeyse nihayete eriyordu. Her şey çok olumlu gidiyordu. Ezgi de aileleri de derin bir oh çekmişti. Ancak her nasıl olduysa pozisyon başkasıyla doldurulmuştu. Bünyamin’e de yeni baba olduğu için enerjisinin çoğunu şirkete veremeyeceğini söylediler. İş yoğunlukları dikkat değınıklığına imkan tanımıyormuş, öyle söylediler. Haksızlığa uğradığını düşündü Bünyamin. İşten kovulduğundan bu yana ilk defa eşi Ezgi’ye ne diyeceğini bilemiyordu. Yine de Ezgi onun sessizliğinden bir sorun olduğunu anlamış ve bir daha ona soru sormamıştı. Zaten Bünyamin’de cevaplar tükenmişti. Ezgi’nin bu anlayışı için ona gizli bir hayranlık duyuyordu. Ve yoluna devam etti…


Çocuğu artık 5 aylık olmuştu. Etrafına ufak ufak gülücükler saçıyordu. O ve eşi her güldüğünde Bünyamin ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor, şükrediyordu. Bir gün ansızın üniversite arkadaşı Oğuzhan aradı. Okul zamanları yakınlardı, nice finalde yoldaşlık yapmışlardı birbirlerine. Hatta Oğuzhan iki dersten okulu uzatmış Bünyaminin notlarıyla sonrasında geçmişti. Birbirlerini severlerdi. Ama yine de yıllardır konuşmamışlardı. Hatta belki en son düğünde görüşmüşlerdi. O yüzden telefonu kafa karışıklığıyla açmıştı Bünyamin. Arkadaşı Oğuzhan çalıştığı şirkette ekibinde açık oluştuğundan bahsetti. Laf arasında birlikte çalışmayı özlediğinden de söyledi. Buna karşılık Bünyamin elbette sevindi ama kimseye ses etmedi. Malum onca olumsuz dönüşten sonra kimseyi tekrardan heveslendirmek istemiyordu. Kimseye söylemeden birkaç görüşme yaptı. Genel yetenek, ingilizce sınavlarına girdi; teknik mülakatlar yaptı, insan kaynaklarıyla görüştü… Derken artık yüzdü yüzdü kuyruğuna geldi. IK artık mail üzerinden bilgilendirme yapacağını söylemişti. Bünyamin’in içinden koşarak Ezgi’ye söylemek gelse de direndi. Bu sefer farklı hissediyordu, sanki çocuğunun gülüşünü izliyor gibi…

İki hafta sonra, midesinde kelebeklerle bilgisayarını açtı ve teklif mailini gördü. Hiç bu kadar hafiflemiş hissetmemişti. Geçirdiği onca aydan sonra bir mail ilaç gibi gelmişti ona. ‘Yok canım o şirket beni almaz ya’ dediği şirkete girebilmişti. Silkelendi, özgüveni de kendine geldi bu haberle. Bu sefer eşine koşarak söylemek istemiyordu. Öğrendiği anın tadını çıkarmak istiyordu.

Haberi vermek için eşi Ezgi’yi ve çocuğunu doğanın içinde pikniğe götürdü. Bu güzel haberi orada verdi. Ezgi sanki tekrar evlilik teklifi almış kadar mutlu oldu ve eşiyle gurur duydu. İşe girebildiği için değil, süreci bu şekilde yönetebildiği için… Çünkü ikisi de bu süreçte oldukça yıpranmışlardı ama asla birbirlerini yıpratmamışlardı. Ve ne kadar doğru bir eş seçimi yaptığından emin pikniğin tadını çıkardılar….

İnsan bu hayatta seçimlerinin sonuçlarını yaşar, an ve an…

Yorumlar

  1. Adsız9/09/2025

    Hayatımız verdiğimız tepkilere göre şekilleniyor. Doğru sebepler bizi doğru sonuçlara yaklaştırıyor. Okurken sonunu merak ettiğim bir yazı olmuş.Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Adsız9/09/2025

    Sabrın sonunselamet derler ya…. İnsanoğlu hayatın içimden böyle geçiyor. Emekle, pes etmeden ileriye doğru.

    YanıtlaSil
  3. Gamze Gececi9/09/2025

    " insan seçim yapar ve seçiminin sonucunu yaşar. " Evet aslında insan sebeplere odaklandığı da sonuçla ilgilenmediği de ve olumsuz sonuçla karşılaştığında bile sebeplerine konsantre olup pes etmediğinde toplamda kazanıyor. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Adsız9/09/2025

    Doğru Seçimler yapabilmemizi sağladığınız için teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  5. "İnsan bu hayatta seçimlerinin sonucunu yaşar." Ne kadar basit, gerçek. Ama kabul etmesi ne kadar da zor, değil mi? Gerçekleri anlattınız yine, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  6. Adsız9/09/2025

    Seçimlerimiz bizi ya doğruya vardırır ya da yanlışa.. Doğru seçimler yapabilmek ümidiyle…

    YanıtlaSil
  7. çok güzel bir yazı. acaip temas etti Çok samimi

    YanıtlaSil
  8. Adsız9/09/2025

    Yazıyı çok beğendim. İnsanın hayat yolunu kendi seçimleriyle ördüğünü çok etkileyici bir şekilde anlatıyor. Her karar ve her tercih, er ya da geç bize bir sonuç olarak geri dönüyor.
    Özlem Bayrakdar

    YanıtlaSil
  9. Adsız9/09/2025

    İnsanların birbirini, tanıması ve güvenmesi ne kadar kıymetli. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  10. Adsız9/09/2025

    Seçimler elbette çok önemli, seçtikten sonra karşılaştığın sorunlarla başedebilmek de başka bir beceri galiba...süreci yönetmeyi ne güzel anlamışsınız. Bize de nasip olsun inşaAllah

    YanıtlaSil
  11. Adsız9/09/2025

    "Insan bu hayatta seçimlerinin sonuçlarını yaşar an ve an" Tüm hikayeyi damla damla içine alan bir cümle olmuş. Kendisi özet, anlamı büyük. Hikayeyi keyifle okudum, emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  12. Adsız9/09/2025

    Hayatta yönümüz ve yol arkadaşlarımız ne kadar kıymetli. Hele bu kişi bir de bizim eş-imiz olunca… Yüreğinize sağlık, kaleminize, ilminize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Kaleminize sağlık🌱son görüşmelerde sessizlik yasasını uygulamış Bünyamin... Hem kimseyi beklentiye sokmamış hem de kendi baskısını azaltmış... Güzel strateji👍🏻🤍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...