Ana içeriğe atla

Babalar ne zaman “Baba” oluyor?

Saate baktı dörde geliyordu, “dersler bir an önce bitse de gitsem” diye düşündü. Evleri hemen okulun yanındaydı. Her zaman okula gidip çocukları almak için bu kadar hevesli olmazdı. Ama bugün arkadaşı İnci ile buluşacaktı. Elif ile İnci liseden arkadaştılar. Çok uzun zaman görüşmemiş yakın zamanda bir gün parkta karşılaşmışlardı. O gün Elif için bir dönüm noktası olmuştu. Yaptıkları kısa sohbetten İnci’ nin hayata bakışının değiştiğini fark etmişti. Neredeyse çocuklarla aşamadığı birçok problemin çözümünü İnci ile görüşmeye başladıktan sonra yavaş yavaş fark etmişti. Söylediği bir iki cümle onu düşünmeye sevk etmişti. Bugün ise onun evine gidecekti.

Tekrar saate bakacaktı ki tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi. “Babalar gününe özel kampanya…” Ne çok kampanya vardı bu ara! Kemer, cüzdan takımları, kupalar, takım elbiseler… “Babalar günüymüş! hıh... Ne yapıyor sanki bu babalar? Hamileyken o kadar sıkıntıyı çeken kadın... Doğumda sıkıntıyı çeken kadın... Bakan, büyüten, çocuklarla en çok problemi yaşayan, veli toplantısına giden yine kadın…” dedi içinden. Sonra “haksızlık etmeyeyim çocuklar için çalışıyorlar sonuçta. Ama kadının bu yaptıklarıyla kıyaslanabilir mi? Ben erkek olsam... Dur bir kendimi onun yerine koymaya çalışayım” diyerek hayale daldı. Kısa bir süre düşündükten sonra “. Kendi kendine sesli bir şekilde “yok ya para kazanmakta zor gerçekten. Sabah git akşam gel. Bir sürü insanla uğraş. Al taşı getir götür yok ya zor ben yapamam” dedi.

Peki, baba olmak bu muydu? Çocukları iyi bir okula göndermek, istediği oyuncağı almak karnını doyurmak baba olmak mıydı? Hadi diyelim öyle olsun. Peki o zamana kadar ne yapacaktı babalar? Evde çocukların her şeyiyle Elif ilgileniyordu. Üstelik yorulduğunu anlayan da yoktu. Babalar ne zaman Baba oluyorlardı gerçekten?

Kendi babasını, eşini, etrafındaki babaları düşünürken ders bitiş zili ile kendine geldi. Hazırlanıp hızlıca çıktı. Okuldan çocukları alıp annesine bırakıp İnci’ nin yanına gitti.

Eskiden İnci ile ne zaman görüşse en çok konuşan taraf Elif oluyordu. Bu sefer karar verdi İnci’ yi dinlemek istiyordu. İnci ile yaptığı o kısa park sohbeti bile ona çok iyi gelmişti. Sanki zihninde uzun zamandır kapalı olan bir odanın kapısının kilidini açmış bir kapı aralamıştı. Ve şimdi o odanın ardına kadar açılmasını istiyordu.

İnci onu çok güzel karşıladı. Elif’ in sevdiği börekten pişirmişti. Çay içerlerken İnci çantasından çocukların babaları için yaptığı resimleri çıkardı.

“Bak Elif, bizimkiler resim yaptılar babalarına.”

“Bir tek resim mi hediye edeceksiniz!” dedi şaşkınlıkla...

“O, çocukların babası... Onlar babalarına bunu hediye etmek istediler, ileride kendi harçlıklarıyla bir şey de alabilirler tabii. Ama henüz onu düşünemediler”.

 “Peki, sen bir şey almayacak mısın?” dedi Elif.

“Bana destek olduğu zamanlardaki teşekkürüm onun için daha kıymetlidir diye düşünüyorum. En azından Anneler Gününde ben eşimden somut bir hediye beklemiyorum. Çocuklar için yaptıklarımı takdir etmesi, destek olması yeterli bence. Tabii ufak bir hediyede hiç fena olmaz...” deyince birbirlerine bakıp gülüştüler.“Erkekler kadınlar gibi değiller. Çocuk konusunda. Anneler bebeklik döneminde sanki daha çok sıkıntı çekiyorlar. Mesela, çocuk gece ağlayınca babası uyanmıyor pek. Ya da karnının acıktığını, onunla oynamak istediğini anlayamayabiliyor.” Dedi Elif.

İnci kızının elindeki bebeğini göstererek;

“Biliyor musun Işık bebeğini her yere götürür. Üzerini örter, ona yemek yedirir, banyo yaptırır, tattığı her şeyden ona da tattırır. Umut ise kamyonunu hiç bırakmaz. Her yerde onunla oynar. Düşün çocuk bile bir oyuncağa bu kadar çok bedel ödeyince çok kıymetli oldu gözlerinde. Bedel ödeyen, bedel ödediğine bağlanır. İnsanın doğasında bu var. Babalarda böyle işte. Kadın anne olmak için erkeğe göre çok önceden bedel ödemeye başlıyor. Onun için çocuk çok kıymetli. Onun için her şeyini detaylı düşünebiliyor. Uykusu çok ağır olan kadın bile hemen uyanabiliyor anne olduktan sonra. Ama erkekler, çocuk doğduktan sonra hatta biraz büyüdükten sonra ona bedel ödemeye başlıyorlar. Bunun için erkekler çocuk doğar doğmaz Baba olamıyorlar. Biraz zaman ve fırsat vermek gerekiyor. Sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da çocuklarına emek vermesine zaman tanımak gerekiyor. Hayatta her şey verdiğimiz emekle değer buluyor.”

İnci'nin söyledikleriyle Elif yine düşüncelere dalmıştı. Eşinin yapmaya çalıştığı birçok şey de “ben hallederim, tamam, sen işine bak. Durmaz şimdi çocuk. Sen bilmezsin şimdi ne yapacağını, ben yapayım” gibi sözlerle hemen kendisi hallediyordu. Bu akşam İnci ile buluşmak için bile eşi “ben bakayım çocuklara” dediği halde ona güvenemediği için annesine bırakmıştı çocukları. Belki de eşine baba olmak konusunda fırsat tanıması lazımdı. İnci’ nin anlattığı şeylerden eşinin çocukları büyütme derdinden çok yetiştirme ile ilgili bedeli de ödemesi gerektiğini fark etti. Böylece eşine bu konuda daha çok fırsat vermesi gerektiğini anladı…



Yorumlar

  1. Adsız6/14/2024

    sen yapamazsın edemezsin diyerek verilmeyen fırsatlar zamanla zalimlerimizin de oluşmasına sebep oluyor. kaleminize sağlık🌷

    YanıtlaSil
  2. Adsız6/14/2024

    Herkese bedelini ödeyeceği bir alan bırakmak gerekir çünkü herkes kendi üzerine düşeni yapmaya başladıkça herşey anlamlanmaya başlar.. ve artık hayat tatlanır..

    YanıtlaSil
  3. Rolleri karıştırmadan yaşamak dileği ile. Elinize emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Ailede anne baba çocuk ilişkisinde bedel dengesini güzel anlatan bir yazı olmuş teşekkürler. Çocukları için bedel ödemeye anneler erken başlıyor. O yüzden daha fazla düşkünleşiyorlar. Babası geç başlayınca sanki sevmiyormuş gibi algılarınabiliyor. Kadınlar neden aşeriyor?...

    YanıtlaSil
  5. Adsız6/15/2024

    Bir evde iki erkek olamayacağı gibi ,bir evde iki kadında olmamalı .Eşler bir bi rollerine müsade etmeli .Elinize sağlık .

    YanıtlaSil
  6. Adsız6/15/2024

    İşin içi bedel

    YanıtlaSil
  7. Adsız6/19/2024

    Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  8. Adsız6/20/2024

    Hayriye Akgül
    Herkesin kendi bedelini ödemesi için alan bırakmak gerekir. o yapamaz ben bilmiyorum aman çocuğum döker dedikçe marifetsiz ve zalim çocuklar insanlar yetistiriyoruz.

    YanıtlaSil
  9. Çok önemli bir konuya temas edilmiş ve cozumude sunulmuş umarım faydalı olur ellerinize saglik

    YanıtlaSil
  10. Inci kavlu10/03/2024

    Bedel odetmekte bir bedeldir babanın çocuğuna duskunlesmesi için aradan çekilip babaya fırsat verilmelidir

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...