Bir yandan
hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş
canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir
de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti.
Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler?
“Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.
Bu yıl üçüncü
sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey
onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki
edilmezdi. Yazın sıcak oluyor diye
salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun”
derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi.
Sınıfa girer
girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü
tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler
yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek
içindi.
Annesi; Melek’in
okuldaki tüm sürecine müdahale ederdi. Öğretmeni kontrol altına almaya
çalışırdı. Kızı için imtiyazlı davranılmasını isterdi. O kadar kontrolcüydü ki
telefonda veli grubunu o kurdu ve yöneticisi oldu. Tüm bilgiler ondan
geçmeliydi. Canını sıkan bir şey olduğu zaman konuşurken kabalaşabiliyordu.
Hatta bir keresinde kimse ne olduğunu anlamadan bir şeye öfkelenip kendi
kendine grubu kapattı. Sonra kendi kendine tekrar açtı. Bu dengesiz
davranışları ve konuşmaları hayatının her alanına yayılmıştı. Ve Meleğin de
kendisini özel bir çocuk olduğuna ikna etmişti. Annesini rol model alıyor bu
arkadaşları ile ilişkilerine yansıyordu. Aile içinde her istediği yapılan Melek
okuldaki arkadaşlarından da aynı şekilde ilgi görmek istiyordu. Kendisini arkadaşlarından
farklı ve üstün görmeye başlamıştı. Onun istediği oyun oynanmadığı zaman
huzursuzluk çıkartıyordu. Şımarık tavırları arkadaşları tarafından hoş
karşılanmıyordu. En ufak bir problemde gidip annesine şikâyet ediyordu.
Bir gün melek
ağlayarak eve geldi annesine hiçbir arkadaşının onunla oynamak istemediğini
söyledi. Yalnız kalmıştı, en değerli varlığı dışlanıyordu. Ve onun eli kolu
bağlanmıştı. Meleğini öyle görünce içi o kadar acıdı ki... Okula gidip
çocuklara kızmak istedi. Okula gidip çocukları zorla oynatamazdı ya...
Kendisine göre mükemmel bir çocuk yetiştirmişti oysaki... Nasıl olur da Onunla
oynamak istemezlerdi! Çaresiz kızının
gözyaşlarını sildi. “Tamam kızım ben yarın olsun öğretmenle konuşurum” dedi.
Sabah erkenden
uyandı, zaten pek de uyuyamamıştı. Biraz öfkeli biraz endişeli şekilde evden
çıktı. Okula geldiğinde henüz ders başlamamıştı öğretmen hanımla görüşmek
istediğini söyledi.
Melek’in
öğretmeni bu kadar erken saatte gelmesine şaşırmadı. Çünkü zamansız mesaj
atmaları ve aramalarına alışkındı.
Neslihan bir
çırpıda derdini anlattı.
Öğretmen hanım
tecrübelerine dayanarak Neslihan’la açık konuşması gerektiğini fark etti.
“Neslihan Hanım
size bir soru sormak istiyorum. Siz güçlü bir kadınsınız değil mi? Peki sizi bu
şekilde güçlü bir kadın olmaya iten şey neydi? Hayatınız boyunca yaptığınız
hangi davranışlar sizi böylesine marifetli hale getirdi? Sorumluluklarını bilen
bir insan haline nasıl geldiniz?”
Odada bir
sessizlik oldu… Neslihan bu sorular karşısında derin bir sessizliğe daldı. Daha
önce hiç kendisi ile ilgili böyle şeyler düşünmemişti.
Öğretmen Hanım
sessizliği bozdu;
“Her birey kendi
hayatından sorumludur dolayısıyla yetkili kişi de kendisidir. 23 yıllık meslek
hayatımda çok çocuk gördüm bunlar arasında hayatta en güçlü olanları aileleri
tarafından problemlerini kendi kendilerine çözmesi konusunda teşvik
edilenlerdi. Okulda olup bitenleri şikâyet ettiğinde hemen ona çözümü sunmak
yerine; bu problemi nasıl çözmeyi düşünüyorsun? Diyerek onu hayata hazırlamak. Sorumluluğu kime veriyorsanız yetkili kişi
de o olmalıdır. Bizler çocuklarımıza tüm yetkileri verip sorumluluk vermiyoruz.
Oysa olması gereken sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmek. Destek vermemiz
gereken özel durumlarda da yanlarında olmalıyız fakat kararınca. Onlara
özgüvenlerini hatırlatacak kadar belki de. Bilmem anlatabildim mi Neslihan
Hanım? Eğer hayata karşı güçsüz, problemlerini çözemeyen, en ufak sarsıntıda
hemen çözüm için başkalarına muhtaç olan bir çocuk dizayn etmek istiyorsan
böyle devam edebilirsin. Ben bunu tavsiye etmem.”
Söylenecek çok
şey vardı fakat ders zili çalmıştı. Öğretmen hanım ayağa kalktı ve son olarak
Neslihan’a dönüp şefkatli bir bakışla;
“Yine de seçim
sizin, ben sadece yol göstericiyim.” Dedi.
Kısık bir sesle
“anladım” diyebildi sadece. Çıkarken okul bahçesindeki banka oturdu, bedenini
taşıyamayacak kadar ağır hissetti. Kendi hayatı gözünün önünden geçti bir de
kızınınkini düşündü. Bu konuşma onu kendine getirmişti. Çok mu abartmıştı her şeyi? Aslında iyilik
yaptığını düşünerek çok mu zarar veriyordu kızına? İçinin acıdığını hissetti.
Hani olur ya çok kızdığın ya da nefret ettiğin biri öldüğünde içindeki o hisler
de onunla mezara girer. İşte şu an hissettiği tam olarak bu duyguydu. Hiç
bitmeyecek gibi gelen o öfkesi bir anda kayboldu.
“Meğerse; insan yetiştirdiği çocukta
kendisine ayna tutuyormuş. Şimdi anladım her şeyi.” Dedi ve bambaşka bir
Neslihan olarak okul kapısından çıkıp gitti.
Çokça yasanan bir olayi,çok güzel anlatımissiniz ellerinze sağlık.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık günümüzde çok yaşanan bir konuya değinmeniz anlamlı olmuş. Aynı anneden kopya model yetişiyor. Çok beğendim yazıyı...
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷
YanıtlaSilHayatta herşeyin bir karşılığı var. İyiliğin kötülüğünde, doğrunun yanlışında... Bir çocuk bunun bilincinde yetişmeli. Her yaşın bir sorumluluğu var. Yaşına göre sorumluluğunu almak çocuğu gelecekte güçlü, karakter sahibi olmasını sağlayacaktır. Gerçekten günümüzdeki insanların ihtiyacı olan bir makale olmuş. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÇok güncel bir yazı olmuş. Çok beğendim👍🏼
YanıtlaSilÖğretmeni ayakta alkışlıyorum bravo 👏🏼😁 harika bir yazı..
YanıtlaSilMeğer insan yetiştirdiği çocukta kendine ayna tutuyormuş...Kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇok anlamlı ve güzel bir yazı kalemine Sağlık🪻
YanıtlaSilKendimizle ilgili ne de az düşünüyoruz. Sanki en doğrusunu bir tek biz biliyoruz yanılgımız…
YanıtlaSilشكر كسير
YanıtlaSilAh şu her şeyi mükemmel yaptığımız yanılgı…
YanıtlaSilYetiştirmek be büyütmeyi karıştırıyoruz aslında…
YanıtlaSilİnsan önce kendini yetiştirmeli sonra çevresindekileri. Elinize sağlık
YanıtlaSilİnsan yanlış yaparken de doğru yaptığını zannederek yapıyor. Aynen neslihan hanım gibi … yetki ve sorumluluğun, büyütmek ve yetiştirme kavramların anlamını tam olarak anlayıp idrak edip , artık onların doğru olmadığının farkına varıp, pişmanlık doyuncaya kadar…
YanıtlaSilEllerinize sağlık önemli olan büyütmek değil insan yetiştirmek…
YanıtlaSilSorumluluk ve yetki… Bu iki konuyu hiç ilişkilendirmeden hareket etmek çok büyük problemlere sebep oluyor.. Kaleminize sağlık ne güzel anlatılmış
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş çok begendim 🥹
YanıtlaSilNe güzel yazı olmuş. güncel problemleri anlatmış
YanıtlaSilBakıldığında bazı hataları sadece daha iyi olmak için yapıyoruz ama karşımızdaki kişiye verdiğimiz zararı görmek zor olabiliyor
YanıtlaSilBöyle durumlarda Soru sorup bilinç açmak en doğrusu
Çocuğumuz için en iyisini isterken onun mağrifetlendirmek için onun için çözüm bulmak doğru değil önemli olan kendi çözümünü bulmasını sağlamak doğru olan
YanıtlaSilNe kadar da tanıdık bir öykü… malesef günümüzde bir çok anne çocuk ilişkisi tam da böyle…
YanıtlaSilDengeye gelebilmek ümidiyle…
Günümüzün küçük görünen büyük problemi .. güzel bir konu teşekkür ederim
YanıtlaSilKaleminize sağlık… Güncel bir konu ancak böyle güzel anlatılabilirdi… 👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSilİyi anne baba olmak adına yapıp ettiklerimiz bizi iyilikten uzaklaştırıyor.. Bi farkedebilsek..
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌷
Aşırı müdahaleci ve kontrolcü ebeveynlik kavramının çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini başarıyla yansıtıyor. Gerçek sevgi, çocuğa bağımsız olmayı öğretmekten geçer. Neslihan'ın yaşadığı farkındalık, okuyucuya da "Acaba ben de aynı hatayı yapıyor muyum?" sorusunu sorduruyor.
YanıtlaSilÇocuklarımız bizi yönetir oldular. Dengeye gelmemiz lazım. Gümümüzdeki çocukların ahvalini çok güzel anlatmışsınız, tabiii velilerin de👍🌺🌺🌺🌺
YanıtlaSilAslında hayatımızda farkında olmadan çocuklarımız için çok koruyucu bir kimlik altına bürünüyoruz. Oysaki çocuk kendi başına sorunları çözmeyi başardığı zaman marifet kazanır. Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık👏👏
YanıtlaSilSorumluluk ve yetki aynı kişide olmalı.
YanıtlaSilGüncel bir konuya ayna tuttuğunuz için teşekkürler. Kaleminize sağlık 👏❤️
YanıtlaSilÇok faydalı bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSil🥰
Silçok tanıdık olaylar, iyi ebeveyn olmak isterken yaptığımız hatalar.
YanıtlaSiletrafımızda her an duyduğumuz ve şahit olduğumuz bir öykü. anneler artık kendi efendilerini doğurmaya başladılar.
YanıtlaSilelinize sağlık, güzel bir yazı :)
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık... insan aslında her yerde ayna tutuyor kendine ... ah bir fark edebilsek !. deneyimsel öğreti seminerlerine katılınca anladım...
YanıtlaSilBana Balık Tutmayı öğret
YanıtlaSilBalığı hazır verme 🙂
Hiç aklıma gelmezdi çocuğuma bakıp kendimi görmek.. çok farklı bir bakış açısı kattınız. Teşekkür ederim
YanıtlaSilAnne babalar; çocuklarına patron muamelesi yapmayı bıraksa, pek çok şey kendiliğinden hallolur halbuki.. Çocuğun ihtiyacı olan tek şey; her istediğinin yapılması, sürekli eğlenmesi değildir.. Çocuğun ihtiyacı olan şey; sorumluluklarını yerine getirerek eğlenmektir.
YanıtlaSil