Ana içeriğe atla

DÜŞÜNMEK


Yaz ayları yaklaşmasına rağmen hava bir türlü ısınmamıştı. Neredeyse her gün yağmur yağıyor, şiddetli rüzgâr esiyordu. Çocuklarsa dışarıda oynamak, parka gitmek için havanın ısınmasını dört gözle bekliyorlardı. Çamaşır asarken havanın biraz daha iyi olduğunu fark etti elif.  Çocuklarına:

“Bugün biraz daha iyi hava, dışarı çıkalım mı? “Dedi. Evde bir koşturmaca başladı. Yanlarına neler almadılar ki. Şapka, güneş gözlüğü, sırt çantası, suluk, kova ile kürek… sanki yaz tatiline çıkıyorlardı. Kendi çocukluğunu hatırladı onların heyecanını görünce. Elif de anne babasıyla parka gideceğini düşününce heyecanlanır, genellikle yalnız gittiği parkta anne babasıyla oynayan çocuklara bakardı. Belki de bu yüzden çocuklarını parka götürmek onun için ayrı bir anlam taşıyordu. 

Dışarı çıktılar yanlarına atıştırmalık bir şeyler de aldılar. Malum dışarıdan ne yedirebilirdi çocuklara. Yolda giderken etrafına baktı. Bu ağaçlar, bu sokaklar, ileride görünen çocuk parkı…onun için belki 20 yıllık geçmişi vardı. Hiç istemese de evlendikten sonra da çocukluğunun geçtiği bu mahallede oturmuştu. Önce çok zorlanmıştı kabullenmekte. Hayatı değişsin istiyordu, çevresi değişsin. Ama yine dönüp dolaşıp kendi mahallesinde yaşıyordu işte. 

Sadece “başka bir yerde oturmak istiyorum” demişti hep. Ama neden diye sormamıştı kendine, birçok konuda olduğu gibi. Aslında mesele başka bir yerde oturmak değildi. Yıllar boyunca ne yapmak istediğine tam karar verememiş, birçok şeyde yol almış ama bir tanesini tam uzmanlaştırmamıştı. Başarısız hissediyordu. Sanki hiçbir şeyin üstesinden gelememiş, hiçbir şeyi hakkıyla yapamamış gibiydi. Çocukluğunu düşündüğünde önce hep evdeki tartışmalar huzursuzluklar gelirdi aklına. Şimdi yeni yeni bunların sebebi üzerine düşünmeye başlamıştı. Neydi o huzursuzluğun sebebi? Neydi anne babasının alıp veremediği? Neydi çocuğunu parka götürmekten alıkoyan? 

Parka ulaştıklarında bu düşünceler zihninde ilk defa tamamen farklı bir şekil almıştı. Kendi anneliğine eşiyle ilişkisine baktı. Ne kadar doğru yapmaya çalışsa da dönüp baktığında yanlışlar yaptığını fark ediyordu. Eşiyle ne kadar istemese de tartışmalar yaşıyorlardı. Peki o zaman yıllarca kızdığı şeyin sebebini doğru yerde aramamış olabilir miydi? 

Hep başkalarının yapıp ettiklerini odaklandığını, aslında hayatında düşünmediği için veremediği doğru kararların sorumlusu olarak başkalarını gördüğünü fark etti. Onların davranışlarının sebebini düşünmediği gibi aslında kendisine söylenen pek çok şeyi de düşünmemişti. Etrafında birileri ona bazı zamanlarda ezberin kuvvetli, elin marifetli, konuşurken ses tonunu çok güzel ayarlıyorsun gibi birçok şey söylemişlerdi. Aslında her insana kendisine verilen yeteneği fark etsin diye etraftan söylenen cümleler de bunlardı belki de. Sonra yapmaktan keyif aldığı, kolaylıkla yaptığı şeyleri hatırladı. Çocuklarla ilgilenmek, bozulan kırılan eşyaları tamir etmek, bazılarını dönüştürmek, bir derdi olanla konuşmak… aslında hayat ona ne çok işaret vermişti ne yapması gerektiği ile ilgili. Ama üzerine düşünmeyince verilen işaretlerin ne anlamı var? Belki de eksik olan tek şey düşünmek, irdelemekti… 

Sonra aynı soruya geri döndü zihni: mesele başka bir yerde oturmak mıydı yoksa bunu neden istediğini ya da bunun için ne yapması gerektiği miydi? “Yıllarca sadece sonucu değiştiremediği için pişman olmuştu. Halbuki sebepleri değiştirmeden sonuçları değiştiremeyeceğini bilmeliydi. Belki de en baştan düşünmeliydi istediği sonuca götürecek olan sebeplerin oluşturulması gerektiğini. Ne zaman mı?

Çocuklarına baktı. Belki de onların yaşındayken başlamalıydı. Fark etmek çok iyi gelmişti ona. Demek ki önce fark etmeli, sora üzerinde düşünmeli ve en önemlisi de kendin, ‘kabul etmeli’. Sonrası zaten adım atmaya kalıyor.

Bir başladın mı artık gider o.

 

Yorumlar

  1. Düşünüyorum o halde varım.
    Varım O halde düşünmeliyim.
    Düşünülüyorum o halde varım.
    Çok fazla düşünme kafayı yersin. ... Düşünme üzerine çok şey konuşuluyor da düşüncenin gerçeği nedir? Bunu sorsan 8 milyar düşünce tanımı çıkar.
    🌸Duygularını fark edip isim koymayı düşünmek zannedebiliyor insan. İnsandaki irdeleme sistemi, bu şey bana fayda mı verecek zarar mı verecek iyi mi gelecek kötü mü gelecek? Estetik mi sağlamlık mı? Bu şekildeki soruların tamamını birden irdelerse insan gerçeğe yaklaşır. Yazınızda pek düşündüren bir yazı olmuş. İyi , düşünelim o zaman.🤔🤔🤔

    YanıtlaSil
  2. İlk adımını atan bebek gibi…kabul ettikten sonra gerisi geliyor zaten.. benim için ayrı farkındalık oluşturan bir yazı oldu çünkü bende hiç istemediğim halde çocukluğumun mahallesinde oturuyorum. Ne vardı da bu kürkçü dükkanına dönüp geldim hep diyordum… şimdi buldum 👍🏼

    YanıtlaSil
  3. Başkalarının hayatına bakarken kendi hayatını ıskalayanlar için ne güzel anlatılmış. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Adsız6/29/2024

    Çocukların yetiştirilmesi için çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  5. Adsız7/27/2024

    Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  6. Adsız8/01/2024

    Sebeplere odaklanmak insanı motive ederken sonuçlara odaklanmak kontrol edememe kaygısı hareketsiz bırakıyor. Çözüm basit güzel güzel sbepler oluşturmaya odaklanmak. Kaleminize sağlık düşündürücü bir yazı olmuş🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...