“Abla annemi getir, bizde kalsın.”
Nesrin “Yanlış mı duyuyorum?” diye emin olamadı bir an. Çünkü kardeşi daha bu
sabah tam tersini söylüyordu. “Abla
anneme söyle bize gelmesin. Bir de onunla uğraşamam” demişti.
Telefon seni dışarı verdiğinden, onda kalan annesi bunu duymuş ve çok
üzülmüştü. Annesinin üzüldüğün gören Nesrin hem birkaç gün kalmak hem de
annesini bırakmak amacıyla arabayla Bursa’ ya gidiyordu.
Şaşkınlıkla yanındaki annesine baktı. “Anne, Serkan onlara çağırıyor.” dedi
sevgiyle.
Annesi “Duydum çocuğum. Sen bilirsin.” dedi.
Her ne kadar kırgın olsa da oğlunun sesini duyunca, annesinin sevinçten
gözü parlamıştı.
Annesi Türkan Hanım eşiyle Bursa’ da yaşıyordu. Şeker hastası olan babasını
pek yalnız bırakmak istemese de çocukları söz konusu olunca, babasını bile
bırakır, hemen onların yanına, İstanbul’ a gelirdi. Erkek kardeşinin boşanma kararı aldığını
duyunca; “Ben şu çocukla bir konuşayım. Bir yuva kolay kurulmuyor.” diyerek
soluğu İstanbul’ da almıştı.
Bir konuda bir yanlış yapıyorsa; insan içten içe yanlış yaptığını bilir.
Kendine veya başkalarına itiraf edemese de bunu bilir. Böyle zamanlarda,
kendisine doğruyu-yanlışı söyleyen kişi kimse; o kişiyi yanında istemez. İşte
kardeşinin durumu da buydu.
Oysa annesi ona destek olmak istiyor, onu yalnız bırakmak istemiyordu.
Boşanacaksa bile; bunu eşine ve çocuklarına haksızlık yapmadan halletmeye
yönlendirmek istiyordu.
O gün çok enteresan bir gün olmuştu.
Nesrin olayın iç yüzünü sonradan öğrendi. Meğer son zamanlarda her şeye
sinirlenen kardeşi trafikte bir adamla tartışmış. Kardeşi atarlanıp da adamın
üzerine yürüyünce adam da kardeşine yumruk atmış. Kaşını patlatmış. Meğer adam eski
boksörmüş. Böyle olunca haliyle soluğu karakolda almışlar.
Karakolda tekrar bir dalaşmışlar. Memurlar ikisini zor ayırmış.
Tam nöbetçi memur bunlara ifadelerini imzalatacakken; karakoldaki herkes
birden dona kalmış. Önce birbirlerine bakmışlar. “Benim hissettiğimi, sen de
hissediyor musun?” bakışıymış bu.
Ardından o bildiğimiz, tanıdık diyaloglar sıralanmış.
“Sallanıyoruz.”
“Deprem oluyor. Deprem oluyor.”
“Sakin olun. Panik yok.”
“Herkes dışarı çıksın.”
“Sırayla çıkalım. Bahçeye çıkalım.”
Bahçeye çıkan eski boksör “Çocuklar, çocuklara ulaşamıyorum.” diye
fenalaşmış. Fenalaşınca adamı hemen bir banka oturtmuşlar. Kardeşi bir koşu
gidip karşıdaki bakkaldan su almış, adama içirmiş. Suyu içince “Benim gitmem
lazım.” diyerek bir hışımla kalkmış. Kardeşi “Tamam abi sakin ol.” dese de
adamı tutamamış.
Abisi etrafa bakınca, insanların öbek öbek toplandığını görmüş. Kimileri yolun
ortasında, kimileri karakolun bahçesinde, kimileri açık otoparkta... Mesaj çekenler,
görüşme yapmaya çalışanlar… Korkuyla ağlayanlar… Birbirlerine sarılanlar...
Derken, iki dakika sonra adam geri gelmiş. Omuzları düşmüş halde “Arabada
benzin yok.” demiş.
Kardeşi de “Atla abi benim arabayla gidelim. Ben bırakayım seni.” demiş.
İşte yoldan da onları aramış. “Abla annemi getir, bizde kalsın.”
İnsanların büyük çoğunluğu; verilen nimetlerin kıymetini kaybedince anlar. Yaşıyorken
hayatın, hayattayken sevdiklerinin, sağlıklıyken bedenlerinin, yolundayken
işlerinin; yaşıyorken çocuklarının. Ve
bize bütün bunları veren yaratıcının. Değerini bilmez, hakkettiği özeni
göstermezler. Hepsi değil ama tamamına yakın büyük çoğunluğu…
Bu şuna benzer; gemide fırtınaya tutulunca, "Allah’ım! Fırtınadan
kurtulayım; şunları şunları yapacağım. İyi bir insan olacağım. Hayatımı
toparlayacağım." deyip, fırtına dinince, bütün bu söylediklerini unutmaya
benzer.
Oysa fırtınada başımıza gelecekleri belirleyen şey öncesinde yapıp
ettiklerimizdir. Yakalandığımız fırtınayı; hafif mi atlatacağız, yoksa o
fırtına bizde ağır hasarlar mı bırakacak; bunu belirleyen hep öncesindeki
süreçlerimizdir. Biz öncesinde yeteri kadar, iyi olursak; yaşanılan fırtınada
herkes hasar alırken, biz o fırtınayı, korunaklı bir köşkte oturuyormuşuz gibi
atlatırız.
Elinize sağlık 🌷
YanıtlaSilBizim olaylara verdiğimiz tepkiler geleceğimizi dizayn eder. Bizler fırtınayı korunaklı bir köşkteymiş gibi atlatalım inşallah🙏🏼 Kaleminize sağlık👍🌺
YanıtlaSilİnsanın öncesinde yapıp ettiklerinin önemini anlatan çok güzel bir yazı olmuş...Tam deprem zamanı güzel bir hatırlatıcı oldu..Kaleminize sağlık
YanıtlaSilFırtına öncesi sessizlik asıl değerlendirmemiz kısım. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilÇok doğru söylemiş. Oysa insan anda yaşamaz dün yapıp ettiğini bugün yaşar.
YanıtlaSilKaybetmeden önce kıymet bilmek dileği ile...
YanıtlaSilGeçmişte yapıp ettiklerimizle yarınımızı dizayn etmek..
YanıtlaSilİnsanın olay esnasında elinde sadece önden gönderdikleri vardır. Onları kullanabilir. Önden hazırlık yapmak için bilgilendirici bir yazı, kaleminize sağlık. Böyle faydalı yazılar yazmanız ne güzel. ❤️
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilElbette fırtınalar gelecek hayatımızda ama önemli olan o fırtınayı nasıl atlatacağımız kolay mı ,zor mu ?işte bunu da insanın güzel günlerde yapıp ettikleri ,olaylara verdikleri tepkiler belirliyor hayatta! Kaleminize sağlık güzel bir paylaşım olmuş 🌺
YanıtlaSilKeyifli bir yazı olmuş. Sevdiklerimizi iyi günde de hatırlayalım ki kötü günümüzde bizleri hatırlasınlar. Teşekkürler
YanıtlaSilElimizdekilerin kıymetini elimizdeyken bilebilmek dilekleriyle 🌟
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilİnsan; zorbalığını, aceleciliği, tartışmaya meyilli olması gibi durumları halledip, yönetebildiğinde bir üst levele geçiyor… derin su oluyor… kolay kolay bulanmıyor…
YanıtlaSilBüyüklerimzin dediği gibi, üç günlük dünya kalp kırmaya değmez… Hayat bir sahne ve seni izleyen RAB bini kırma sakın… 🌿
Sebep ve sonuç yasası… hep ve hep işliyor… uyumlanana da uyumlanmayana da…
YanıtlaSilEn çok ta annelerimizin. Kıymetlerini bilmiyoruz. Başımız dara düşünce anlıyoruz. Halbuki ortada bir problem yokken kıymetlerini bilsek. Hem çok güzel olur hem de onlar bunu hakediyor.
YanıtlaSil