Ana içeriğe atla

Kutsal'ın Vesilesi...Ramazan Bayramı

 

Bir zamanlar Anadolu’nun kucaklayıcı topraklarında, yemyeşil tepelerle çevrili minik bir kasaba vardı. Bu kasaba, her yıl Ramazan ayının gelişiyle bir başka ruha bürünür, her evde bir huzur ve manevi dinginlik hâkim olurdu. Kasaba halkı, Ramazan’ı sadece bir ibadet ayı olarak değil, aynı zamanda komşuluğun, paylaşmanın ve kardeşliğin en yoğun hissedildiği bir fırsat ayı olarak yaşardı. Gözler hep yoksulu, yetimi arar; iftar davetleri, sahur sofraları ardı ardına kurulur, “Kimse evinde yalnız iftar açmasın, sahur yapmasın,” diye birbirine seslenirdi kasaba sakinleri.

Ramazan Bayramı sabahı geldiğinde ise kasabanın kalbi yine aynı maneviyatla çarpar, ama bu kez sevinç dolu bir coşkuyla… Sabahın ilk ışıklarıyla kasabanın en yaşlısı olan Ahmet Dede, her zamanki tatlı telaşıyla tıraşını olur, bayram namazına hazırlanırdı. Üzerine giydiği elbise belki yeni değildi, ama tertemizdi; her bir düğmesi itinayla iliklenmiş, mendili cebine yerleştirilmişti. Bayram namazına gitmeden önce, bahçe kapısını hafifçe çarparak kapatırdı ki bu komşularına “Bayramınız mübarek olsun, uyanamayan varsa kalksın” dercesine sessiz bir selamdı. Bu selam, İslam ahlakının bir parçası olan nezaketin ve komşuluk hukukunun ifadesiydi.

Bu yıl bayram bir başkası için de dört gözle beklenmişti. Küçük Emir, o sabahın heyecanıyla erkenden uyanmış, Ramazan boyunca tuttuğu ilk tam orucun verdiği gururla bayramı bekliyordu. Henüz sekiz yaşındaydı ve ailesi onun oruç tutması için küçük olduğunu düşünüyordu. Ancak Emir, kararlılığı ve sabrı sayesinde tüm Ramazan boyunca büyükler gibi orucunu aksatmadan tutmuştu. Ahmet dede, namazdan dönerken Emir’i kapısında bekler buldu. Emir, gözleri parlayarak, “Dede, bu sene ilk kez tam gün oruç tuttum!” dedi. Ahmet Dede, genç delikanlının başını okşayarak, “Maşallah evladım! Allah orucunu kabul etsin. Sabır ve azmin, seni her daim doğru yola ulaştıracak,” dedi ve cömertçe bir harçlık verdi.

Bayram, sadece şekerler ve harçlıklar demek değildi; esasen Kutsal olanın indiği ayın nihayetiydi…paylaşmanın, barışmanın, küslerin bir araya gelmesinin vesilesiydi. Ahmet Dede’nin evinin kapısı, tıpkı kasabanın diğer evleri gibi ardına kadar açık, herkes içeri davetliydi. Kapıdan geçen herkese kasabanın geleneği pişi, biraz sarma birkaç dilim ev yapımı mis gibi baklava ikram edilir, “Kimsesiz kalmış bir bayram sofrası olmasın” denirdi. Evlerden yayılan baklava ve pişi kokuları, bayramın bereketini adeta kasabanın her köşesine taşırdı.

Kadınlar, büyük bir özenle hazırladıkları yemekleri birbirine ikram ederken, sohbetlerde Ramazan’ın getirdiği manevi güzellikler konuşulurdu. “Bu Ramazan’da bir yetimi sevindirdik, Rabbim şahit olsun!” derdi biri. Bir diğeri, “Küs olduğum kardeşimle barıştık, gönüller ferahladı,” diye eklerdi. Ramazan ve bayram, bu küçük kasabada sadece bir ritüel değil, eşsiz bir sakınma, kalplerin birbiriyle birleşmesi demekti.

Ahmet Dede, bu kutlu günlerin hikmetini her fırsatta gençlere anlatırdı. “Evlatlar,” derdi, “En Kutsal olanın indiği, o yüzden kutsanan bir aydır, Ramazan, onda sadece aç kalmazsınız. Nefsinizin oyunlarına karşı koymayı, sabrı ve paylaşmayı öğrenirsiniz. Bu, bir ömür boyu kalbinizde taşıyacağınız en büyük hazine olacaktır.” Ve eklerdi: "Bayramlar ise, bu öğretilerin karşılığında kulların ikramlandığı, merhametin en açık şekilde tattırıldığı günlerdir.”

Gün bittiğinde herkes evine döner, bayramın huzurunu ve sevincini kalplerinde taşırlardı. Herkes bilirdi ki bu kasaba, sadece binalardan değil, insanlardan örülen, insanlar arasında sevginin yeşermesine vesile olan bedelle yoğrulmuş bir yuvaydı. Ve bayram, o sevgi dolu bağları daha da kuvvetlendiren kutsal bir zamandı. Birlikte yaşamak, birbirimize destek olmak ve paylaşılan mutlulukların tadını çıkarmak, insanı insan yapan en değerli unsurlardı. Bayramda, sevdiklerimizle birlikte bu bağları daha da kuvvetlendirelim ve her anı değerli kılalım.

Yorumlar

  1. Hicret4/01/2025

    Bayramımız bayram olsun… 🌿
    Her günümüzde “bayram” gibi davranabilmek dileğiyle…

    YanıtlaSil
  2. Kıymetini bildiğimiz nice güzel bayramlar yaşamak nasip olsun tüm insanlara. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Adsız4/01/2025

    Ne güzel bayram

    YanıtlaSil
  4. Adsız4/01/2025

    Bu kasabadaki gibi nice bayramlaramız olsun 🌷

    YanıtlaSil
  5. Adsız4/01/2025

    Elinize sağlık 🌷 Bayramlar Bayram gibi olsun.

    YanıtlaSil
  6. E.sena4/01/2025

    Sağlıklı, güzel bayramlar 🌼

    YanıtlaSil
  7. Bu bayram gününde bayram tadında bir yazı olmuş. Yürekten tebrikler 👍🌺♥️

    YanıtlaSil
  8. Neslihan4/01/2025

    Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  9. Adsız4/01/2025

    Sevdiklerimizle tekrarına kavuşabilmek ümidiyle bayramımız mübarek olsun inşallah 💐

    YanıtlaSil
  10. Bayram haftası bayram tadında bir yazı olmuş. Her günümüz bayram tadında olsun inşallah🙏🏼 Yüreğinize sağlık🙏🏼🌺🌸

    YanıtlaSil
  11. Adsız4/03/2025

    Güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  12. Adsız4/03/2025

    Kutsal'ın vesilesi... Ne güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık:))

    YanıtlaSil
  13. Seniha4/06/2025

    Kapıyı hafifçe çarpması ne güzel ince bir düşünce. Ramazan bayramının asıl anlamlarını çok güzel anlatmışsınız. Hepinize sevdiklerinizle beraber böyle güzel bayramlar dilerim.

    YanıtlaSil
  14. Adsız4/06/2025

    Düşünceli insanlar, hoş bayramlar

    YanıtlaSil
  15. Bayram sevdiklerimizle birlikte huzurluysak bayram :)

    YanıtlaSil
  16. Hasan Enes4/16/2025

    Bayramlar aynı bayramda, insanlar değişti…

    YanıtlaSil
  17. Adsız5/04/2025

    Bayramlarımızın, yaşayabiliyorken, kutlayabiliyorken; kadrini bilelim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...