Saçları, kahverengi ve pırıl pırıldı. Parlaklığından ödün vermeden, yıllara meydan okuyordu. O sabah yüzünde bir tebessümle uyanmış, her zamanki gibi ilk iş olarak duşunu almıştı. Üzerinde ki tüm ağırlıklar gitmişti. Öyle bir rahatlamıştı ki ister istemez tebessümü artıyordu. “Ne kadar şükretsem az” diye düşündü. Filiz’in hikayesi ilginç detaylar içeriyordu. Çok heyecanla başladığı evliliği, mevsimler gibi halden hale dönüşmüştü. Halbuki her şey ne güzel başlamıştı. Zamanla güzellikler tükenirken, onlardan da birçok şeyi alıp götürmüştü. Gün geçtikçe, evliliği sıkıntılı bir hal almıştı. Evlenme teklif ettiği gün Ahmet; “Altı kız kardeşim var. Emin misin?” demişti. Filiz ise “Evet” cevabını verdikten sonra yürekten inanarak, “Onlar benim de kardeşlerim olacak” deyivermişti. Filiz’in kendi ailesi de çok kalabalıktı. Dört halası, beş amcası vardı. Annesi, hepsini kardeşleri gibi severdi. Kendisi de hep öyle olmayı hayal etmişti. Yıllar hiç düşündüğü gibi geçmemişti. Sürekli istekl...
Ne anlamlı bir yazdı🪻
YanıtlaSil☺️🌷
YanıtlaSilAynen öyle… kendime iyi bir ben lazım☺️
YanıtlaSil👏🏻👏🏻
YanıtlaSilkesinlikle... bir ömür yanında taşıyavağı kendisiyse... iyi bir kendisi olmalı insanın :)
YanıtlaSilKendime iyi bir ben lazım...
YanıtlaSilİnsan yanında hep iyi birileri olsun ister. Herkes gider ama insan hep kendiyle beraberdir. Sen iyiysen zaten hep iyilerle berabersin demektir.
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷 çok güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSil