“Yağmur yağıyor, seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor… Anne koş, koş, yağmur başladı. Hadi şarkımızı söyleyelim.”
Aslı, evin üçüncü kızıydı. Hani bazılarının tekne kazıntısı diye tabir ettiği çocuk var ya işte oydu. İki buçuk yaşında olmasına rağmen, konuşması gayet anlaşılırdı. Ayrıca müzik konusunda da kulağı çok iyiydi. Annesinin öğrettiği tüm şarkıları hemen ezberler, akşam babası geldiğinde ona da söylerdi. Şarkı söylerken bir o yana, bir bu yana sallanması ve altın sarısı saçlarının lüleleriyle oynaması, babasının çok hoşuna giderdi. Bunun için işten gelir gelmez ilk işi Aslı’ya şarkı söyletmek olurdu. Dili peltekti, R harfini, Y olarak söylemesi de babasını keyiflendirir, kelimeleri anlamamazlıktan gelip, tekrar ettirirdi.
Aslı sonbaharı çok sevmişti. Yağmur yağarken camda şarkı söylemek, yolda yürürken kurumuş sarı yapraklara basıp, yaprakların hışırtısıyla çok eğlenirdi. Hatta bunu oyuna dönüştürüp, annesiyle “Yapraklara basmaca” diye bir oyun bile bulmuşlardı. Yere düşen her yaprak, ses çıkarmıyordu. Ses çıkaranlar da farklı sesler çıkarıyordu. Yeni sararmış ama daha kurumamış olan yapraklar ses çıkarmazken, tamamen kurumuş yapraklar, hayatla vedalaşırcasına çatırdıyordu. Zeynep oyunda ustalaştığı için annesini çabucak yeniyordu. Ve her karşılaştığı olay, zihnine soru olarak dönüyordu. Dış dünya ile ilişkisi çok kuvvetli bir çocuktu ve gördüğü her şeyi hafızasına alıp, onunla ilgili soru sorardı.
“Anne yapraklar neden dökülmüş? Ağaçlar neden kurumuş? Bu yaprağın sesi neden çıkmıyor? Güneş bugün nereye gitmiş?” Sorularının ardı arkası kesilmezdi. Ne kadar basit ve anlaşılabilir olsa da annesi düşünerek cevap vermeye kalkışınca, derin karşılıklarını nasıl anlatacağını bilemeyerek kala kalırdı. Bir sorunun karşılığında, zihnimizde onlarca pencere açılabiliyor. Herkes sorunun farklı yönlerini görüp, farklı cevaplar verebiliyor. Aynı ağaca bakan kişilerden birisi, üzerindeki çiçeğin renk ahengine hayran kalırken, diğerinin ne ağacı olduğuyla ilgilenmesi, başkasının, boyunun uzunluğuyla ilgilenmesi ya da yapraklarının rengine ve küçüklüğüne takılması, ilginç değil mi? İnsan yeter ki düşünsün, yeter ki soru sorsun! Zor değil, en basitinden sorsun, değil mi ki her şey basitin içine gizlenmiş…
Meyvenin çekirdeği de öyledir ya baktığında sadece küçücük bir tanedir. Ama toprakla buluştuğunda, bir zaman sonra bambaşka bir dünya olur. Bir üzüm tanesinden, binlerce üzüm tanesi çıkar. Bir nar tanesinden binlerce nar tanesi çıkar. O çekirdek ağaç olur, meyveler verir. Ya da o tohumdan, sebzeler çıkar. Bambaşka bir şeye dönüşür. Ama ilk baktığımızda gördüğümüz küçücük bir çekirdektir.
O zaman insan, gördüklerine düşünerek bakabilse, soru sorarak irdelese ne çıkarımlar yapar! Bir tohuma bakıp, hangi meyve veya sebze olacağını söyleyebilirken, bir olaya bakıp, gidişatı hakkında çıkarım yapabilir. Sorduğu sorularla bilinci açılır. Sorulara bulduğu cevaplarla, sebep-sonuç ilişkisi kurar. Aynı sebepler aynı sonuçları doğuracağı için öngörülü olur. Tedbir alır ve hata yapma olasılığını azaltır. Doğru kararlar verir. Böylece kendini mutlu ve başarılı hisseder. Tüm bunları yapabiliyor olmak, hayata dair büyük bir hız kazandırır.
Mesela hepimiz çok basit bir soru düşünüp kendimize soralım. Örneğin; “Neden sonbaharda ağaçlarlar yapraklarını döker?” Evet çok basit ama düşününce zihinlerimizde farklı cevaplar ve başka, başka açılımlar oluşmaya başlayacak. Bir süre sonra ağacın dökülen yaprağı ile ilişkisini, insanlar arası ilişkilerle, ilişkilendirebilir hale geleceğiz. İnsanın gelebileceği çok güzel seviyelerden bir tanesi değil mi?
Ders çalışırken, eş seçerken, çocuk yetiştirirken, iş seçerken, yemek yerken, spor yaparken her ne yapıyorsak, sürekli bilinç açıklığına ve irdelemeye ihtiyacımız var. Nasıl mı?
Basite odaklan ve en basit soruyu sor! Yeter ki çıraklığını başlat. Bazı soruların cevabını hemen bulamasan da eğer doğru soruyu sorabilmişsen, zamanı geldiğinde hayat sana gerçekleri anlatır.
Elinize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilYeter ki doğru soruyu sor… :) İrdelemek ve eşsiz yaratıcının ilmi :) Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık , bir solukta okudum ne kadar güzel bir yazı olmuş . hayata farkındalıkla bakmak. Yaratılan her şey arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için çok faydalı olmuş . Teşekkürler.
YanıtlaSilDüşünmek ve doğru soruyu sormak çok kıymetli. Elinize sağlık.
YanıtlaSilDoğru soruyu sorabilmişsen, zamanı geldiğinde hayat sana gerçekleri anlatır.
YanıtlaSilKaleminize sağlık.💐Çok samimi bir makale olmuş. Aslı gibi soru soran çocuklarımız çok kıymetli, akla gelmeyen sorular sorabiliyorlar. Gerçekten bazen sorular çok basit gelebiliyor ama düşündükçe ilişkilendirmek çok faydalı ve keyifli oluyor. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilDüşünmeyen bir topluma verilecek en güzel tavsiyeler. Elinize sağlk.
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel bir yazı...🌷
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
YanıtlaSilKaleminize sağlık güzel bir yazı🌸
YanıtlaSilHem düşünmemiz, hemde nasıl düşünmemiz gerektiğini anlatan bir yazı. Yüreğine sağlık🪻
YanıtlaSilDökülürken bile güzel...
YanıtlaSilDökülürken bile güzel :)
YanıtlaSilKeyifle okudum…
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilelinize sağlık :)
YanıtlaSil