Yahya, sabahın ilk
ışıklarıyla uyanmış, bugün neler yapabileceğini düşünüyordu. Kahvaltısını
yapıp, sokağa arkadaşlarının yanına çıktı.
Kumral kıvırcık saçlı, güler
yüzlü, meraklı bir araştırmacıydı. Hayatı, insanları gözlemleyen, düşünen, yaşıtlarından
farklı bakış açıları olan bir çocuktu. Aile olmanın öneminin ve
sorumluluklarının farkında olarak büyüyordu.
Mahallede yeni yapılan
binaların inşaat alanları uğrak yerleriydi. Gezinirken bir yandan da hurda demirleri
ve çivileri, topluyorlardı. Sonrasında bunları mahallenin bakkalına götürüyor,
karşılığında şeker alıyorlardı. Birgün paslı yamuk hurdalar arasında ki düzgün olan cıvatalar dikkatini çekti ve özellikle onları toplamaya başladı. “Parlak, ışıl, ışıl, eğrilmemiş
düzgün cıvatalar daha kıymetlidir. Yani daha iyi para ediyordur” diye
düşünmüştü. Günün sonunda hurdalar yine bakkala götürülmüştü. Bakkal herkese dört
şeker, Yahya'ya ise bir şeker vermişti. Bu duruma çok şaşırmış ve pişman
olmuştu. Düşündüğü gibi olmayınca, yine paslı çivi, demir, ne varsa toplamaya
başladı.
Demek ki insan, pasıyla, kiriyle daha fazla kazanıyordu…
Yıllar geçmiş Yahya iyi bir
üniversite kazanmış, okumuş, kendini yetiştirmiş iyi bir meslek sahibi olmuştu.
Hayata bakıp, durum değerlendirmesi yapmaktan, uzun uzun düşünmekten çok keyif
alırdı. Yaşanmış olaylardan olumlu, olumsuz sonuçlar çıkararak, deneyim elde
etmeyi, hayat stili haline getirmişti. Yaş aldıkça bakışı güçleniyor, hayata
dair stratejiler üretiyordu.
Birgün üniversiteden
arkadaşı Ahmet’le buluşup, kahve içmek için sözleştiler. Laf lafı açmış,
kendilerini koyu bir sohbetin içinde bulmuşlardı.
-Eee Ahmet, Pınar nasıl?
Sizin nişan ne zaman?
-Yok be Yahya, henüz o
aşamaya gelmedik. Daha doğrusu ben gelmedim! Bu ara aklım biraz karışık. Şirkette
yeni işe başlayan biri var. Lale… Çok güzel bir kız, çok beğeniyorum onu. Hem
de müdürün kızı aramızda iyi, açılmayı düşünüyorum. Geçen bir kahve içelim
mi dedim, kabul etti. Birlikte iş çıkışı bir kahve içtik.
Yahya bu duruma şaşırarak;
“Nasıl yani hayatında Pınar varken, kendine yeni bir seçenek daha mı koydun? Sence
bu ne kadar doğru?” diye sordu.
-Lale, Pınardan çok daha güzel, alımlı ve çok çekici bir
kız. O yüzden şu anda aklım onda. Olursa, Pınar’dan ayrılmayı düşünüyorum. Yapacak
bir şey yok. Hayat bu kardeşim. Herkesin hayal ettiği gibi en iyi ve en güzel
olan eşi seçmem gerekiyor, dedi.
Ahmet, mutluluğun güzellikte olduğunu düşünüyor ve bunu somut
şeylere bağlıyordu. Neticede de düşündüğü gibi davrandı. Pınardan ayrıldı ve kısa
bir süre sonra, Lale ile evlendi.
Fakat hiç de düşündüğü gibi olmamıştı. Lale, maddi durumu
çok iyi bir ailede büyüdüğünden, ne yapsa, onu mutlu edemiyordu. Para
harcamayı çok seviyor, isteklerinin ardı arkası kesilmiyordu. Sürekli gezmek, tatile
çıkmak, alışveriş yapmak istiyordu. Üstelik el bebek, gül bebek büyüdüğünden, ev
işlerinden de pek anlamıyordu. Eve bir yardımcı alalım, yemeği dışarda yiyelim
gibi istekleri de cabasıydı. Ahmet, Lale’nin makyaj malzemelerine bile
yetişemiyordu. Hatasını anlasa da her şey için çok geçti.
Yahya, Ahmet'in hayatını uzaktan bir film gibi izliyor,
insanın kendisine seçenek koymasıyla ilgili bu büyük hatayı bir kere daha zihninde
doğruluyordu. Evet Lale daha güzel, alımlı, dikkat çekici bir kız olabilirdi. Ama
evlilik hayatı söz konusu olunca, Pınarda olup, Lalede olmayan ihtiyaç
giderecek, birçok detay fark etti.
Birden aklına çocukken
topladığı alüminyum cıvatalar gelmişti. O parlak düzgün cıvatalar, güzel bir seçenek
gibi görünse de gerçekte, o kadar da para etmemişti. O paslı çiviler, ne öngörüler
geliştirmesine vesile olmuştu. Aslında, insan da bu paslı çiviler gibi tozu
toprağıyla güzeldi.
Pazar tezgahlarında dizilen
meyveleri düşündü sonra…
Parlak, çürüksüz meyveler
daha dikkat çekiciydi elbette, ama yaralı, hatta kurtlu olanlar, doğal ve çok daha
sağlıklıydı. Bu stratejiyi hayatın neresine koysa, orda can buluyordu.
Seçim yaptıktan sonra
kendine yeni seçenekler koymanın, ne kadarda büyük bir hata olduğunu fark
ederek, yol gösterici ve önemli bir stratejiye sahip olmuştu.
Bu strateji, insanın
bugününe ve geleceğine dair kaybetmeyi değil, kazanmayı vadediyordu…
👏🏻
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı... zamanımızın en büyük sıkıntılarından birine parmak basmış. Elinize sağlık.
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilModern insanın en büyük yanılgısı… sınırsız seçeceğiz olduğuna inanması…
YanıtlaSilSeçimlere yönelik güzel bir özet yazı
Kaleminize sağlık. Seçim yaptıktan sonra seçenek koymak.. üstünde çok düşünülmesi gereken bir cümle.
YanıtlaSilİnsan elindekine doymadan başkasının elindekini odaklaninca bu sefer elindekini de kaybediyor . Jmarim bizlerde o tatlı küçük Yahya gibi her şeyden ders çıkarabiliriz. Kaleminize saglik🌝
YanıtlaSilÇok başarılı bir yazı
YanıtlaSilDoğru. Dış görünüşe aldamamak lazım
YanıtlaSilGerçekten eş seçimi çok önemli , alternatif oluşturmak mutlu etmiyor insanı demek ki.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık gerçekten günümüzdeki seçenek seçenek seçenek çokluğu yanılgısı insanı iyi bir yere götürmüyor. Nokta atışı olmuş. Tebrik ediyorum.
YanıtlaSilEllerinize sağlık🎀
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Karar verdikten sonra yeni bir karara yelken açmak sıkıntılı.
YanıtlaSilKaleminize sağlık insan çok seçeneği olduğunda hata yapıyor🌸
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSil