Ana içeriğe atla

ÇOK SIKILDIM!

 

İş yerinde, her kahve molasında, her misafirlikte söylenenler veya her arkadaş buluşmasında; konunun geldiği yer aynıydı.

“Offf, ne geçmez haftaymış, çok sıkıldım!”

“Bu paraya bu kadar saat buradayım. Hayatım iyice anlamsızlaştı.”

“Mutlu değilim.”

“İstediğim evi ve arabayı almam da imkânsız. Tüm hayatımı buna mı harcayacağım?”

“Başka bir iş yapmalıyım ama ne?”

“Kolay bir yol yok mu?”

“Ekonomi çok kötü.”

“Hayatımı hiç böyle hayal etmemiştim.”

Kulağa basit gelen şikâyetler olmasına rağmen içinden çıkılması güç sarmallardı. Takılıp kaldıklarımızdı. Hayat giderek anlamsızlaşıyor ve çalışmak, üretmek zor geliyordu insanlara, veya bunun için bir neden bulamıyorlardı. Sanki ne yapsalar her şey için çok geçti. Kimi vaktin geçtiğini söylüyordu. “Böyle gelmiş böyle gider, çok takılmamak lazım üç günlük dünya..” diyordu. Kimi sürekli bir şey yapıyor ama aslında ne yaptığını kendi de bilmiyordu. Kimi yanlış tercihlerine takılmıştı, kimileri de ne ile uğraşsa sonunu kestiremediğinden bir türlü başlayamıyordu...

Peki, insanın canının sıkılması iyi bir şey olabilir mi?

Bir çocuk sürekli televizyon izlerken, oyuncaklar evden taşarken veya tüketimdeyken canının sıkılmaması gerekmez mi? Her şeyi varken, bu kadar çok eğlendiricisi varken bile sıkıldığında kendisini çok kötü hisseder, buna tahammül edemez ve sorun çıkartır. Aslında konfor alanının yarattığı bir rahatlık tuzağının içindedir. Biz halk arasında buna “Rahat battı” da deriz. Hâlbuki insan sıkıldığında, içinde bulunduğu durumdan çıkmak için hareket etme ihtiyacı duyar ve üretime geçer. Üretim sınırlı kaynaklarla başlar. Sınırlı kaynak kimi zaman imkânlardır, kimi zaman paradır, kimi zaman vakittir, kimi zaman sağlıktır…

Peki, elimizde her şeyimiz varken neden hareket etmeyiz? Buna cevap hazırdır “Elimizde her şey olsa zaten böyle dertlerimiz olmazdı. O zaman istediğimizi yapardık.”

Kendi yaşantınızdan biraz uzaklaşıp, büyük çerçeveden hayata bakmayı hiç denediniz mi? Memnun olmadığınız evinizde, işinizde veya ülkenizde değil de mesela Afrika da olsaydınız. Oldu ya orada bir köyde doğsaydınız, bu yaşınızda nasıl olurdunuz? Hala ev, araba derdinde mi olurdunuz yoksa temiz suyun derdine mi düşerdiniz. Sadece hayatta kalmak ve o günü geçirmek için mi çalışırdınız? İçinizden “Abarttınız sizde, hep altı kıyas gösteriyorsunuz, iyi olanları değil” dediğinizi duyar gibiyim. Gerçekten abarttım mı? Hayır, hiç sanmıyorum. Tüm insanlık, tarih boyunca, binlerce yıldır hayatta kalabilmek için çalışmıştı. Bir kısmıysa diğerlerinden daha iyi imkânlara sahipti. Ama hiç biri bizim şimdiki konforumuza sahip değildi. Hatta hiçbir kral, padişah bizim sahip olduklarımızın yanına bile yaklaşamamıştır.  Günümüzde, üretimdeki ve tüketimdeki aşırılık aklımızı bulandırdı. O kadar çok şeye sahibiz ki artık hiçbir şey kâfi gelmez oldu. Hep daha iyisini görüp, onu ister olduk. İstiyoruz istemesine ama bu isteklerimize ulaşmak için kolay yollar arıyoruz. Hiç zora gelmeyelim istiyoruz. Bedel ödemek istemiyoruz. Hemen olsun istiyoruz. Bir şeyi yapmak için en uygun vakti bekliyoruz. Duruyoruz, bekliyoruz, sıkılıyoruz. Sonra da doktora gidip antidepresan alıyoruz... İnsan marifetsiz olduğunda gücü de yetmiyor büyümeye, kabullenmeye. Belki de bu yüzden duyduklarımız işimize gelmiyordur, kim bilir?

Oysa bütün olay “Taşı gediğe büyük getirmekte”… Taş gediğe büyük geldiğinde oradan geçemezsiniz. Siz bir kere taşınızı gediğinize büyük getirmeyi başardığınızda mecburen gediğinizi büyütmek için uğraşmak zorunda kalırsınız. Uğraşırsınız ki ilerleyebilesiniz. Denizlerde yaşayan kabuklu canlıları bilir misiniz? Sert bir kabuk içinde yaşayan yumuşak hayvanlardır. Kabukları belli bir ölçüden sonra büyümez, sabittir. Canlı büyüdükçe kabuk dar gelir ve onu sıkıştırır, rahatsız eder. Türe göre değişse de, yaşayabilmek için yeni bir kabuk üretmek veya arayıp kendisine uygununu bulmak zorunda kalır. İşte bu aşama, o canlının baskıdan çıkabilmek için en büyük motivasyonudur.

Aslında hayatın kendisi bir tercih meselesidir. Hedefim ne? Nasıl büyüyebilirim? Zor da olsa hedefime ulaşmak için ne yapabilirim? Bu hayatta bir şeyi yapmak ta zordur, yapmamak ta zordur. Hangisini seçeceğimizse bize kalmış…

Yorumlar

  1. Ne kadar anlamlı bir yazı. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Burcu A.11/22/2024

    Evet sıkıldım kelimesini insan çevresinden çok duyuyor. Bu konuda farkındalık uyandıran bir yazı olmuş elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Elinize sağlık 🌷🌷🌷

    YanıtlaSil
  4. O kadar güzel yazılmış ki, yorumumu yazdım yazdım sildim, hiçbir kelime hislerimi ifade edemedi. Ancak bu kadar etkilenebilirdim🥺

    YanıtlaSil
  5. Kalemine sağlık🪻

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...