Ana içeriğe atla

İyilerin Yolculuğu

 

Bu öykü iyilerin öyküsü …
Nasıl iyi olurumun öyküsü…
Veya daha iyi nasıl olurumun öyküsü…

İyi ve kötü mücadelesi dünya var olduğundan beri devam ediyor. İyilik, toplumun dilinde süre gelen bir kelimeydi çoğu zaman. Adına kitaplar yazılmıştı. Şiirler söylenmişti. Günde belkide en çok söylenen bir kelimeydi.

“Senin iyiliğini istiyorum…”

“Ne yaptıysam iyiliğin için yaptım…”

“Oğlum, bu  dünyada iyi olmayacaksın…”

“İnsana iyilik yaramıyor…”

“İyiliğini istedim bak nerelere  vardı…” 

Gibi yüzlerce cümle sarf ediyor insanoğlu. Bu cümleleri sarf ederken farkında bile olmadan. Peki insan iyi olduğunu yada iyilik yapıldığını nasıl anlar. İyiliği nasıl ölçer. Çünkü iki kardeş bile anlaşamadığında, birini dinlediğinde “İyiliğini düşünmüş” diyorsun. Ama diğerini dinlediğinde “Bu da onun iyiliğini düşünüyor” diyorsun. Kardeşinin bile iyiliğini tanımlayamazsan nasıl çıkar insan bu karmaşadan. 

Yıllar önce köyün birinde üç kardeş yaşarmış. Üç kardeşten ikisi sürekli kavga ederlermiş. Üçünçü küçük kardeş te bu ikisinin arasında kalır ne yapacağını bilemezmiş. Birgün onu dinler “Aaa haklısın” dermiş. Diğer gün öbür kardeşi dinler. “Bak hiç böyle bilmezdim haklısın.” dermiş. Günler haftalar geçtikçe, buna bir çözüm aramaya karar vermiş. “Hangisi gerçekten iyi düşünüyor acaba?” diye düşüncelere dalmış.  Ona göre biri iyi olmalıymış. Ama dinledikçe daha da işin içinden çıkamaz olmuş. Ve buna bir çare bulmak için bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş. “İyi nedir ve kime iyi denilir” diye.

Bu yolculuğun amacı dünyada iyi olanları bulmak ve bunların iyiliklerinin ölçüsü formüllerini öğrenmekmiş. Yola çıkalı 45 dakika olmuş ki, bir kişi yanına gelmiş. “Kardeşim nereye gidiyorsun, ben de seninle yürüyebilirmiyim?” demiş. Küçük kardeşe bu tuhaf gelmiş. Ve “Tabi yürüyebilirsin.” demiş.İki kişi yürümeye başlamışlar. Tabi yürürken sohbet ederlerken zaman hızla ilerlemeye başlamış. 1 saat sonra yollarına bir kişi daha çıkmış ve o da merakla bu yolculuğa katılmaya karar vermiş. Bu sefer üçü birlikte yola devam etmişler. Küçük kardeş bir sağındaki adamı dinliyor. Bazende solundakini dinliyormuş. Aslında çoğu zaman birbirine çok zıt konuşmaları olsa da “İnsandır canım dinlemek lazım.” demeye başlamış. Yol ilerledikçe daha detayda öykülerini dinlemeye başlamış. Öykülerini dinledikçe merakı artmış. Gideceği yol üç günlükken, günün yarısına gelmiş olmalarına  rağmen 3 saat yol alabilmişler.  Üç arkadaş bir yerde  konaklamışlar. Küçük kardeş yalnız kaldığı bir zamanda “Neden yolum uzadı?” diye düşünmeye başlamış. Düşündükçe amacını hatırlamış. Amacını hatırladıkça tanıştığı bu kişilerin kardeşlerine çok benzediğini fark etmiş. Yapbozun en önemli parçasını bulduğuna sevinip hızla bitirmek isteyen insan gibi, zihninde kareler oturmaya başlamış. Ama bu yolculuğu bitirmeden erken konuşmak istemiyormuş. Konakladıkları yerden çıkan üç kişi yola devam etmişler.

Küçük kardeş yol boyu bir sağındakine bir solundakine soru sormuş. Birine zulmü, birine kıskançlığı sormuş.

Sağındaki arkadaş “Ben  bir yerde zulüm varsa bu duruma müdahale edilmemesini anlayamam” demiş.

Solundaki arkadaşsa “Benim  kıskançlığa tahammülüm yoktur. Kıskançlığa da bir anlam veremem.” demiş.

Sonra bir köye varmışlar. Köy halkı bunları çok güzel ikramlamış. Yemişler içmişler, tam gidecekleri sırada  zalim bir eşkiya  köyü basmış. Ve köyün  bilirkişisine, herkesten bir miktar para almasını, yarın da ondan almaya geleceğini söylemiş. Herkesi korkutarak uzaklaşmış. Tabi köylünün çoğu korkarak evlerinden para getirmiş. Bu arada bizim sağdaki arkadaş “Burayı terk etmeyelim insanlara zulüm karşısında direnmeyi ve güçlenmeleri gerektiğini söyleyelim. Hatta bunun için burada birkaç gün kalalım.” demiş.  Solundaki arkadaşsa “Saçmalama bizimle ilgili bir süreç değil. Bence hemen burayı terk etmeliyiz.” demiş. Küçük kardeşse “Orada kalıp birgün de olsa onları bu konuda bilinçlendirelim, İhtiyaçlarını soralım.” demiş. Köy halkıyla konuştukça, köy halkının kaygısı ve korkusu yavaş yavaş gitmiş. Ve “Ne yapabiliriz?” diye düşünmeye bile başlamışlar. Eşkıya geldiğinde köylünün erkekleri cesur bir şekilde eşkiyayı bertaraf etmişler.  Üç arkadaşsa sabahın ilk ışıklarıyla destek oldukları köyden uzaklaşmışlar.

Sonra yolculuklarına devam etmişler. 3 saat sonra ormanlık bir alandan geçerlerken dinlenmeye karar vermişler. Sağındaki, solundaki   ve küçük  kardeş  çantalarından köylünün verdiği yiyecekleri çıkarmışlar. Sağındaki adam ve küçük kardeşin  çantasında bir kese altın ve bir not çıkmış. Notta;

“Bize unuttuğumuz gerçeği hatırlattınız bu sizin hakkınız teşekkür ediyoruz” diye yazıyormuş.

Solundaki adam da bir kese olmadığını görünce sinirlenmeye başlamış. Bu konu onu çok rahatsız etmekle kalmamış. “Bu sizin hakkınız değil. Sizin onlara yaptığınız bu davranış çok anlamsızdı.” demeye başlamış. Sağındaki arkadaş ve küçük kardeş birbirlerine bakıp şaşırmışlar. Ve küçük kardeş;

“Onlar bizi doyurarak bir iyilik yaptı. Biz ise onların ruhunu doyurarak daha üst bir iyilik yapmaya çalıştık. Ve zulüm karşısında yapılması gerekenleri onlara hatırlattık. Onlar ‘bu iyiliğin bir karşılığı olmalıydı’ diye bize başka bir iyilik yaptılar.  Bu iyi ile daha iyinin yarışıydı. Oysa sen bir iyiliğe engel olmaya çalıştın. Sonra bu da yetmedi, bir iyiliği kıskanarak bir kötülüğü ortaya koydun. İşte bu noktada bizim senle yollarımız ayrıştı.” demiş.

Bizler çoğu zaman iyi olduğumuzu söyleriz. Güzel ve süslü kelimeler kullanırız. İşte bazen hayat bize soru yöneltir.

“İyi olduğunun ispatı nedir.”

Yorumlar

  1. Elinize sağlık iyi olmanın önemi ancak bu kadar iyi bir öykü ile anlatılabilirdi.

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir ölçü.iyi olduğum yerlerde gerçekten iyimiyim?
    Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Hüsna Şule A.10/25/2024

    O kadar iyi bir yazı olmuş ki… :) Herkes iyi olmak ister ama sebepleri oluşturur mu?
    Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  4. Farkındalık uyandıran bu güzel yazı için teşekkürler 🍉😊

    YanıtlaSil
  5. Yazıyı merak ile okudum, çok keyifli ve anlamlıydı. Emeğinize kaleminize sağlık, yüz güldürdünüz :)

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel anlatıldı. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  7. İyilerden olalım inşAllah🪻

    YanıtlaSil
  8. Burcu A.10/26/2024

    Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Ķonustugumuz kavramların aslında ne demek olduğunu bilmek insanın olayları cozmesinde çok büyük katkı sağlıyor. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  10. İyi ve daha iyi arasındaki fark güzelmiş👍🏼

    YanıtlaSil
  11. Elinize sağlık... iyilerden olalım...

    YanıtlaSil
  12. Aktı gitti sonu çok düşündürdü..Hayrı engellemek sonrada kıskanmak

    YanıtlaSil
  13. Hayatta iyi olmak ve iyi kalmak zordur. Kötüler iyileri tanıyor, iyilerde aslında kötüleri tanıyor. Pasif iyiler ver, aktif iyiler var. İyi olan sesiz kalıyorsa cahilliğinden kör olduğundan duymadığından sessizliği değil. Belki fark eder kendini düzeltir, diye sessizliğide olabilir değil mi? Kötü olan iyi olanı aldatır ve iyi olanda kanar. Yılan bir kere ısırırsa o yılanın hatasıdır. İkinci defa ısırıyorsa o insanın hatasıdır. Güzel bi konuya değinmişsiniz teşekkürler…

    YanıtlaSil
  14. Neslihan11/06/2024

    Ellerinize sağlık🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...