Cem, dedesinin göz bebeği bir
çocuktu, onu hep diğer torunlarından başka tutardı. Dedenin maddi durumu gayet
iyi olduğundan rahat koşullarda ve hizmetlilerle her istediği yerine getirilerek
büyümüştü. Mahallede herkesin sevgisini kazanmış, sevimli, cana yakın bir
çocuktu.
Dedesi akşamları özenle
hazırlanan masalarda içki içerdi her akşam.
Cem’i de hep yanında tutardı. ‘Arslan torunum’ diyerek severdi onu… Dedesinin
ikram ettiği içkinin tadına bakmak zorunda kalırdı Cem zaman zaman. Annesiyle
babası Cem’in küçük yaşta içki içmesinden hoşlanmasalar da hayır diyemiyorlardı.
Sebebi ise oldukça ekonomikti. Ekonomik olarak dedeye bağlı yaşıyorlardı.
Dedenin ölümüyle miras kalan her
şeyi satıp İstanbul’a yerleşirler. Oturacakları evi satın alırlar ve kalan tüm
parayla da bir iş kurarlar. Kurulan işin üçüncü yılında baba iflas eder.
Böylece ekonomik zorluklar başlar hayatlarında.
Cem alışık olmadığı yeni yaşam
şekline uyum sağlamakta zorlanır. Kızlarla gezmeyi seven, yakışıklı bir gençtir
o yıllarda. . Akşamları dışarı çıkıp eğlenmeye parasızlıktan gidemez olur. Kız
arkadaşının doğum günü partisini alıştığı şekilde kutlamak ister. Ablalarından
bir tanesi zengin bir müteahhitle evlidir.
Cem zaman zaman ablasından destek alır. Ablası ailesinin yaşadığı
ekonomik sıkıntılardan Cem’i korumaya çalışır. Böylece ara ara onun isteklerini
ablası gerçekleştiriyordu.
Bir gün eniştesinin cebinden
aldığı kasa anahtarıyla, Cem tüm kasayı boşaltır. Ablasının düğün takıları
eniştesinin birikimlerini çalar. Uzun bir süre Cem izini kaybettirir. Anne ve
babası bu olaydan dolayı çok acı çekerler. Aile Cem’in yokluğunun acısını
yaşarken diğer yandan da kızlarına Cem’in yaşattıklarının acısı eklenir sürekli.
Ablası ve eniştesinin bozulan aile yaşantısı eniştesinin hoş görüşüyle devam
eder.
Ablası Cem’in yokluğunu
düşündükçe acısı büyür. Diğer yandan eşinin ailesinin baskılarıyla zor zamanlar
yaşar. Anne Cem’i herkese karşı korumaya çalışır. Ayda bir aldığı telefonla
hayatta olduğunu bilmekle yetinir.
Parayla kayıplara karışan Cem
parası tükendiğinde geri gelir. İki yıl oğlunu göremeyen anne ve babası bir torunu
olduğunu öğrenir. Ailesi hiçbir şey olmamış gibi sarıp sarmalar onu tüm
yanlışlarına rağmen.
Aile oğullarını dönmesi ile çok
mutlu olurlar. Anne huzura kavuşacağını sanıyordu çünk oğlu gözünün önündeydi.
Bunun tam tersi olduğunu anlaması çokta uzun sürmedi. Ailesi Cem’e iş bulur ama
Cem çeşitli bahanelerle işten ayrılır. Arkadaşlarıyla gece dışarı çıkıp eğlence
hayatının içinde olmak ister sürekli. Annesi oğlu tekrar gitmesin diye sürekli ona
para verir. Annede para kalmadığında ise yakın çevreden, eş dosttan para
bulması için annesine baskı yapar. Annesi çaresiz borçlanıp Cem’e verir. Ancak
borçları ödeyemez. Cem annesinden aldığı para miktarına göre birkaç gün eve
gelmez. Oğluna çok düşkün olsa da artık Cem’in eve gelmesinin korkusuyla
yaşamaya başlar.
Bir sabah eve gelip annesinin
kolunda kalan iki burma bileziği ister. Annesi vermemek için mücadele ederken
zorla kolundan çıkarmaya çalışır. Aralarında darbede olur ve anne yere düşer.
Cem ise o sırada bilezikleri alıp annesini de yerde o şekilde bırakarak gider. Annesinin
zalimce bileziklerini alması ile tüm sonra aile çare aramaya karar verir. Gün
geçtikçe Cem’in olgunlaşıp düzeleceğine artarak kötüye gitmesi aileyi zorlar.
Baba bir arkadaşına dert yandığında arkadaşı danışmana gitmesini önerir.
-‘Götürdük dostum ablası
çeşitli psikologlara taşıdı. Sen bu oğlanı bilmezsin kurnazın teki onları da
kandırıyor.’
-Bilmiyorum ama burası farklı bir merkez. Stratejik
danışmanlık ile 2, 3 farklı yerden duydum. Gerçekten gidenler sonuç aldılar.
Baba telefon numarasını alır
birkaç gün içerisinde danışmanlığa gider. Baba hiç alışkın olmadığı bir yere gelmişti.
55 yaşını geçmişti ve danışmanlığa ilk kez geliyordu. Sıkılarak çekinerek
tedirgin gitmişti. Danışmanın sıcak, içten, samimi karşılaması onu biraz
rahatlatmıştı. Tek nefeste anlatıverdi Cem ile yaşadıklarını. Anlattıktan sonra
düzelir mi umut görüyor musunuz, getireyim mi oğlanı size diye sordu.
Danışman emin duruşuyla net bir
şekilde cevap verdi.
-Bu çocuk düzelir. Ben çocuğu
istemiyorum. Sizin ona davranışlarınızı tutumunuzu değiştirmenizi istiyorum.
Baba şaşırmıştı ama düzelir kelimesi merakını arttırmıştır. Biz her şeyi yaptık
daha da fazlasını yapmaya hazırız.
-Acılı sıkıntılı bir süreci göze
almalısınız. İlk başlarda ağır bir bedel ödemeniz gerekecek. Yaşamınızda büyük
değişiklikler yapmamız gerekir. Bunlara hazır mısınız? İsterseniz bir düşünün.
İnsan hatalarını devam ettirdikçe onarı göremez olur. Bazen dıştan biri onun göremediklerini ona göstermekle konunun çözülmesine yardımcı olabilir.
Deneyimsel bilgi ile çözüme
ulaşmak mümkün olur.
İnsan hatalarından ders almadığı hiç bir konuda başarılı olamaz
YanıtlaSilBedelsiz hayat.
YanıtlaSilÝaptigini devam ederek problemi çözemezsin her şeyin bir yolu varsa problemleri çözmenin. De bir yolu olmalı:)
YanıtlaSilTam da bu zamanın acı ama gerçek olan yönleri. Hepsi aynı anda olmasa da herkesin en yakınlarında şahit olduğu ortak noktalar... Çok güzel bir yazı...
YanıtlaSilİnsanın bir ömrü bir problemle uğraşarak geçebiliyor. Doğru tepkiyi vermek ne kadar önemli🌸
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSilGiderken hangi limanlara uğrarsa dönerken de o limanlara tek tek uğrayacaksın dönüş yolculuğu için
Tüm anne babaların okuması gereken çok kilit bir yazı… Çocuk mu suçlu yoksa onu bedelsiz bırakan anne babalar mı?!
YanıtlaSil:) kaleminize sağlık
YanıtlaSilHerşey düzelmeden önce bir süreliğine bozulur gibi görünür.Tıpkı badanadan önce tüm eşyaların bir yere toplanması,bir kaç gün o rahat edilen evin konforunun bozulması gibi.İnsan bir süreliğine o zahmete katlanabiliyor.Niyee? Çünkü sonrası ferah,sonrası tünel gözüktü:)
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilDüzelir ama önce bizim kendi tepkilerimizi düzeltmemiz gerekiyor.
YanıtlaSilİnsan yaptığı yanlışı kabul ettiğinde ve bunu benden daha iyi bilen biri var mı dediğinde araştırdığında düzeltme hakkı oluyor.
YanıtlaSil