Ana içeriğe atla

En kıymetli mücevher “MÜCADELE” (1)

 

Bebek ana rahminde oluşmaya başlar. Önce küçücük bir hücredir, bölünür çoğalır, organlara dönüşür. Önce kalp oluşur, sonra diğerleri. Bir bir, her biri mücadele öyküsüne imzasını atar.  

Bir spermin yumurta içine girmesi bir mücadele öyküsüdür. İnsan hayatının ilk evresi mücadele ile başlamıştır. Son evresine kadar da öyküsü değişmeyecektir, hep bir mücadele ile nefesi gibi yakın yaşayacaktır.

Yumurtaya ulaşan spermler, on ile otuz saatte, sperm ve yumurta çekirdeği ile taşıdıkları ve yarılanmış halde olan genetik materyallerini birleştirmek üzere kaynaşacaklar. Bu da bir kaynaşma ve uyum mücadelesi olacak. Başarılırsa döllenmeye geçilecek.

Döllenme, spermin yumurtanın kabuğuna ulaşmasıyla başlar. Bir ulaşma çabası ile mümkün olur. Sonucunda insan bedeninin ilk hücresi olan zigot tek hücreli embriyo meydana gelir. Bu yeni bireyin yani zigotun, ilk tam takım kromozomları döllenmeden yirmidört ile otuz saat sonra ilk hücre bölünmesini gerçekleştirebilmek için kendisini eşler. Yani, bir kopyasını yapar. Bu ilk bölünmeden sonra ortaya çıkan iki yeni hücre de daha sonra tekrar bölünerek 4 hücreli halimizi oluşturur ve bu katlanarak; sekiz, on altı, otuz iki hücre oluşturmak üzere, mitoz bölünme şeklinde devam eder. Bölünme ve ayrışma ve yeniden birleşme mücadelesi verilir.

Hücreler bir yandan katlanarak çoğalmaya devam ederken bir yandan da bu hücre yığını, tüplerin iç lümeninde bulunan tüycükler ve kasılma hareketleriyle rahme doğru ilerletilir. Döllenmeden üç gün sonra, embriyo hâlâ tüptedir. Döllenmeden dört gün sonra ise bu hücre topu, tüpteki yorucu seyahatini tamamlayarak, rahme ulaşır. Ve yeni sürece geçilir; ‘Yuvalanma’.

Yuvalanma, henüz çok genç olan embriyonun, ana rahminin iç tabakasında kendisine uygun bir yer bulup oraya gömülme, yerleşme işlemidir. Döllenmeden altı gün sonra başlar ve ortalama on iki günde tamamlanır. İlk aşama altıncı günde başlayan, yapışma, tutunma aşamasıdır. Hücre topunun en dışındaki hücreler özelleşerek bu tutunmayı sağlayan özel kimyasal maddeleri salgılarlar ve rahim iç tabakasına tutunurlar. Tutununca, bazı özel enzimler salgılayarak, kendisine yeni kanallar açar ve iyice yerleşerek besinleri içerideki hücrelere ulaştırır.

Gelişmekte olan embriyo için tutunma ve yuvalanma çok önemli bir süreçtir. Şu anki bilgilerimize göre her iki embriyodan birinin tutunamayıp öldüğü düşünülmektedir. Tutunamayanlar, mücadeleyi tamamlayamayanlar.

Gebeliğin dördüncü haftasının sonunda, embriyo çok yol almıştır ve çılgınca çoğalan yüzlerce hücreye ulaşır. Şekli çok değişip, daha karmaşık bir hal alır ve yeni evine yerleşme telaşındadır.

Yüzeysel tutunma başladığında embriyo, besinlerini annenin rahim iç tabakasından almaya başlar. Şu anda küçük embriyomuz, anneden oksijen ve besinleri alıp, atıkları verme işlemini ilkel bir dolaşım sistemiyle sağlıyor. Bu ilkel dolaşım sistemi, embriyoyu rahim iç tabakasında kanlanması artmış dokuya bağlayan mikro kanallardan oluşur. Gömülme gerçekleşirken bir yandan da hücre yumağının içinde ve dışında aktivite devam eder.

Yeni oluşan ve ‘yolk sac’ diye adlandırılan yapı, görevi bu ilkel sistemden devralır ve altı ile sekizinci haftada plasentanın görevine başlamasıyla bu fonksiyonu plasentaya devreder. İnsanda plasentanın (eş) gelişimi en az bebeğin gelişimi kadar önemlidir. Embriyo, tüplerdeki seyahati sırasında, tüplerdeki ve rahimdeki sıvıyla beslenmesini sağlarken, yuvalandıktan kısa bir süre sonra plasenta bu görevi alır ve sadece embriyonun beslenmesi için değil, anneyle bebek arasındaki iletişimi sağlamak için de kullanılır.

Yine başka bir mucize olarak, anneyle bebeğin kanı karşı karşıya gelmez, temas etmez ve karışmaz, arada bir hücre bariyeri vardır. Bu mekanizma, bebeğin, annenin bağışıklık sistemi tarafından kabullenilmesini sağlayan önemli faktörlerden biridir.

Bir süre sonra tutunmaktan kopmaya geçiş mücadelesi verecek bebek. Öylece mücadele ile doğacak.

Tutunma, hayatta kalma, kopma, birleşme, ulaşma, yolu tamamlama ve gelişme ile anne karnında başlayan süreçler tüm hayatta da aynı şekilde devam etmesi bir tesadüf müdür?

Bir ömür; bir süreçten ötekine geçişlerle ve sürekli farklı bir mücadele ile devam edecek. Mücadelesi kadar insan tutunabilecek. Mücadelesi kadar hayatı yaşayacak ve mücadelesi kadar gelişecek. Mücadelesi kadar güçlü ve başarılı olacak. Ya da tutunamadığı yerlerde elenecek. Tıpkı anne karnında ulaşamadığında yolculuğun bitmesi gibi.

Anne karnında başlayan öykü bir ömür devam ediyor.

İnsan hep bir sonraki bölüme geçebilmenin, geçiş yaptığına uyum sağlamanın mücadelesini verecek de verecek.

Okul hayatı; üniversiteye geçme mücadelesi, üniversiteye geçtiyse bitirme mücadelesi, bitirdiyse iş bulma mücadelesi, bulduysa orada tutunma mücadelesi. Tutunduysa gelişme mücadelesi. Yoksa yok. O zaman yerinde saymaya başlar.  Sonra da geriler.

En başarılı insanlar zaten en iyi mücadele eden insanlar değil midir? Anne karnında en iyi mücadele veren yumurtaların döllenmesi gibi. Rahimden oluşan zorlu parkuru kat edip, tüplere ulaşıp, yumurtanın sert kabuğunu geçmeyi başarırsa döllenme gerçekleştiği gibi.

Çaba ve mücadele en kıymetli mücevheridir insanın. Onlar olmadan hep eksiklikler içinde olacaktır. Hangi konuda bıraktıysa mücadelesini o konuda eksiklik içinde olacak.

Ancak insanın en büyük sorunu mücadele etmeyi, hırsları için koşmakla karıştırmasıdır. Hırs ile bir konuyu halletmeye çalışmak; zehirli çiçeği koklamaya benzer. İnsana, hayatına ve etrafındakilere zehir saçar.

Mücadeleci olmak hırs yapmak demek değildir. Hırs ile benzer görünür ama çok farklıdırlar. Tıpkı beyaz bir zakkum çiçeği ile akasya gibi. Çok benzerler ama biri zehirlidir, diğeri mis kokuludur. Dıştan bakınca hiç öyle görünmezler. Çok benzerler..

Peki nasıl anlayabilirim? Yakında…

 

 

Yorumlar

  1. Semiha7/27/2024

    Kaleminize sağlık mücadele isteğini uyaran bir yazı olmuş devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Mözbay7/27/2024

    Çok anlamlı bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  3. ZEYBEK7/27/2024

    NASIL Kİ ANA RAHMİNDEKİ EMBRİYOYA ''DIŞARI ÇIK BAK BURASI DAHA GÜZEL'' DESEK RAHİMDE BESİNİ VAR, HERŞEYİ VAR. KORKAR HAYATTAN. TIPKI ONUN GİBİ BU HAYAT SÜRECİNDEN DE BİZ ÇIKTIĞIMIZDA GÜZEL BİR BAŞLANGIÇ OLACAK BİZLER İÇİN ASLINDA. AMA NASIL Kİ EMBRİYONUN DIŞARDA GÜZEL HAYATI GÖRMESİ İÇİN GELİŞİMİNİ TAMAMLAMA MÜCADELESİNİ VERDİĞİ GİBİ; BİZLERİNDE BU HAYAT SÜRECİMİZ BİTTİĞİNDE VERDİĞİMİZ MÜCADELE KADAR GÜZEL BİR HAYAT BİZİ BEKLİYOR OLACAK İNŞALLAH :)

    YanıtlaSil
  4. Lina Nur7/27/2024

    Kaleminize sağlık. Hayata tutunmak için mücadele etmek gerekiyor.. “ biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” İsra13

    YanıtlaSil
  5. Adsız7/27/2024

    Rabbim hep onun yolunda mücadele etmeyi nasip etsin insaAllah

    YanıtlaSil
  6. Adsız7/27/2024

    Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş... 🌱🌷

    YanıtlaSil
  7. Yazıyı okuyunca Müc-adele kelimesi adele kas gibi bir çağrışım uyandırdı. Sanırım araştırmaya gireceğim. Yazanların ellerine sağlık👏

    YanıtlaSil
  8. Elinize emeğinize sağlık çok anlamlı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  9. Tuba S7/27/2024

    Mücadeleyi bıraktığın yer eksik kaldığın yer olacak çarpıcı bir cümle ....kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  10. Esra Ekdi7/27/2024

    Kaleminize sağlık Su gibi aktı hem öğretici hem düşündürücü çok iyi yazı MaşaALLAH keyifle okudum bilgilendim saolun🌱👌

    YanıtlaSil
  11. Nursena GECÜ7/27/2024

    Emeğinize sağlık 💕

    YanıtlaSil
  12. Adsız7/27/2024

    Güzel anlatıldı teşekkürler ederim. Allah herkesi muziceli bir şekilde yarati herkes yasamak için hayata bağlanır...

    YanıtlaSil
  13. Busra Kocaarslan7/27/2024

    Mücadeleye devam öyleyse 🤍

    YanıtlaSil
  14. Hüsna Şule A.7/27/2024

    Açlık, hareket, mücadele, bedeller, uyumlanmak… Uyumsuz olan süreçten elenir, mücadeleyi bırakan kendini eler. Çok güzel bir yazı teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  15. Adsız7/27/2024

    Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  16. RABİA NUR KAPLAN7/28/2024

    İnsanın hep bir mücadele süreci var gerçekten de. İlk ana rahmine düştüğü andan itibaren ölene kadar. Öyle bir düzen içinde ilerliyor ki her şey mücadele hiç bitmiyor..
    Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. 💐

    YanıtlaSil
  17. Adsız7/28/2024

    Çok güzel başka kelimelerin hepsi eksik👏

    YanıtlaSil
  18. Adsız7/28/2024

    Mücadele edecek güce sahip olan insan bunu hangi yönde kullanmalı...Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  19. Birgül7/28/2024

    Hiç bilmiyorum. Çok güzel, hayranlık uyandırıcı ayrıntılar.

    YanıtlaSil
  20. Adsız7/28/2024

    Aaaaaa yazı bittiiii. Çabuk gelsin devamı
    😍🥰👏🏻

    YanıtlaSil
  21. Adsız7/28/2024

    Mücadele etmenin kıymetini anlatan güzel bir yazı olmuş. İnsan bazen yoruluyor, zorlandığı anlar oluyor.

    YanıtlaSil
  22. Adsız7/28/2024

    Çok bilgilendim. Bebeğin gelişimindeki mücadeleyi böyle değerlendirmek çok etkileyici. Çok güzel bir yazı olmuş. Devamı için sabırsızlandım. Kaleminize sağlık;))

    YanıtlaSil
  23. E.sena7/29/2024

    Mücadeleyle hırsın farkını sabırsızlıkla bekliyoruz :)
    Elinize sağlık 💕

    YanıtlaSil
  24. Mücadele ettikçe güç kazanmak ve gerçek mutluluğu içindeki potansiyeline şahitlikle bulmak. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  25. Adsız7/31/2024

    Her mücadelenin karşılığı verildi 🌷

    YanıtlaSil
  26. Mücadele ne kadar bildiğimiz bir kavram olsa da yine de hiç böylesini düşünmemişiz 🌸 emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  27. Adsız8/01/2024

    ALLAH’ın mükemmel yaratımı… Ne güzel anlatmışsınız, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  28. Adsız8/04/2024

    Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  29. Adsız8/28/2024

    Hangi konuda mücadelesi eksikse o tarafı eksik... Çok önemli bir mesaj...

    YanıtlaSil
  30. Ayse Nur Varli8/28/2024

    Mücadele etmek yeni kök hücre üretmek, taze kan kaynagi gibi. Kaleminize saglik🌸

    YanıtlaSil
  31. Meltem K.8/28/2024

    Kaleminize sağlık. Çaba ve mücadele en kıymetli mücevheridir insanın.

    YanıtlaSil
  32. Adsız8/28/2024

    Kaleminize sağlık. Çaba ve mücadele en kıymetli mücevheridir insanın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...