Ana içeriğe atla

Takip Listem Beni Nereye Götürüyor?

Sabah güneş, Hande'nin odasına doğru doğduğunda o da uykusundan uyandı. Yataktan kalkıp pencereye yürüdü, dışarıda sokakların sessizliği genç kadının düşüncelerini yavaşlatmıştı. Bir yandan da telefonu elinde, günlük sosyal medya gezintisine başlamak üzereydi.

Öyle ya, günümüzde insanlar en çok yatmadan önce ve sabah kalktıklarında ayılmaları için telefona bakarak vakit geçiriyorlar. Özellikle de sosyal medya ve malum kanalda videolar izlemek için içerik üreticilerinin olduğu mecrada vakitlerini geçiriyorlar. Hande de bu tarz şeyleri takip ederdi ama o kadar sıkı değil, paylaşım pek yapmazdı mesela. Çünkü her anını paylaşanları anlayamaz ve hemen o hikayeleri kapatırken bulurdu kendini. Sosyal medyadaki takipçi listesine baktığında, yakın çevremde olanlar kadar uzak çevremde olan insanlar da var. “Sadece bir “Merhaba”mızın olduğu insanlar, benim niye bu kadar özelimi bilsinler ki” diye düşünürdü. “Hem onların nereye gittiklerini ne yaptıklarını bilmek bana ne kazandırır ki” dedi ve kitabını okumaya başladı.

Hande kitap okumayı çok seven birisiydi, bu nedenle de kitap grubu arkadaşlarının olduğu gruplardan birine katılmıştı. Bazen de sosyal medyayı, sevdiği yazarları takip etmek için kullanırdı. Ama Hande, orada bazı yorumların sadece yorum yapmak veya acımasızca olanlarını görünce anlam veremezdi. Yorumların hepsini okuyunca ortaya çıkan tablo şu oluyordu; sadece eleştirmek için yazan bir grup var. Biri geniş geniş hakaret ediyor, diğeri hesap sahibinin hayranı belli ki, o da o yazar adına karşı tarafa benzer karşılığı veriyor. 

Hande o an fark etti ki, insan iki uçta olunca ne sakin kalabiliyor ne de tarafsız olabiliyor. “Sahi nasıl bu hale gelebilir insan? diye düşündü. Hande iç algıya geçti. Bazı anlar vardır ki, hassas irdeleme için insanın dış algıdan çıkıp iç algıya geçmesi gerekir. Zihin soru cevapla çalıştığından sonra şu söz geldi aklına Hande’nin.

                                                                         “Doğrusu insanoğlu tartışmaya meyillidir.”

İnsanoğlunun genel direncidir, tartışmaya meyilli olması. Tartışmanın başladığı yerde, gerçek söz pasifleşir, sahte söz aktifleşir. Çünkü tartışma varsa, egolar aktiftir, egonun aktif olduğu yerde haklı çıkmağı isteği çok yüksektir. Bu nedenle tartışmada öğrenme de olmaz.

Yaşadığımız dünyaya baktığımızda ise özellikle sosyal medyada takip ettiğimiz kişilerin büyük çoğunluğu sadece aktarım yapıyorlar.

Hatta yayınladıkları şeye sürekli bakıp oradan kimler bizim hikayemize bakmış ve yorum yapmamış, beğeni göndermemiş hepsinin bilgisine ulaşabiliyorlar. Böylece bir kenara yazmalar hatta göndermeler de yapılır hale geldi “Ben lafımı ortaya koydum, isteyen istediğini alsın” cümleleri tanıdık gelmiştir😊 Oysaki hangi çağda olursak olalım insan, aktarımlarından sorumludur.

İletişim çağındayız diyoruz ama en yüksek iletişim teknolojileri çağındayız. Bu ikisi ne yazık ki aynı şey değil. Gerçek bir iletişim kendi ve karşı tarafın ihtiyacını anlamakla başlar. İletişim kalitesini belirleyen şeylerden biri de aktarımlarımızdır. Aktarım kalitesi ise, algılamanın iyi yapılmasından geçer.

İnsan neyi algılarsa onu aktarır çünkü.

Sürekli kötü bir espri anlayışı olanları takip ederse insan kendi espri anlayışı da değişir. Sürekli dedikodu yapanlarla oturursam bir süre sonra bende yapmaya başlarım. Algıladıklarımızla aktarımlarımız ilişkilidir. Kendimi neyle besliyorsam ona göre karşılığı var.

Ve artık Hande, sosyal medyada sadeleşme zamanı geldi diye düşündü.

Hande, hedefine uygun konularla ilgili paylaşımlarda bulunan takipçilere zaman ayırmanın farkına vardı ve takip ettiği kişilerin listesini bu gözle yeniledi. Aktarmayı hedeflediği içeriklere yakın kişileri takip etti ve aktarım kalitesi değişti. Böylece "algıda seçicilik" ne demekmiş çok iyi anladı.

Yorumlar

  1. Adsız7/12/2024

    Çok güzel mesajlar

    YanıtlaSil
  2. Uzerinde dusunulmesi gerekir. Cok guzel yazi❤️

    YanıtlaSil
  3. Tuba S7/12/2024

    İnsan her sahneyi algiladiginda bir süre sonra o sahte içine işliyor. Hayatı ve ilişkileri o sahteliği göre şekilleniyor. Kaleminize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Adsız7/12/2024

    Günümüzde insan ne kendi ihtiyacının en de karşıdakinin ihtiyacının farkında… Gerçekte iletişimin nasıl olması gerektiği güncel örneklerle çok güzel aktarılmış…
    Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  6. E. Sena7/12/2024

    Neyi algılarsak oyuz... Gerçekten yana seçimler yapmak nasip olsun💕

    YanıtlaSil
  7. Adsız7/12/2024

    Algıyıda sadeleştirmek cok güzel bakış açısı

    YanıtlaSil
  8. Birgül7/12/2024

    Gerçek bir iletişim kendi ve karşı tarafın ihtiyacını anlamakla başlar.

    YanıtlaSil
  9. Kaleminize sağlık, çok yerinde bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  10. Adsız7/13/2024

    Algılama ne kadar önemli bir konu. İnsanın ve hayatın kendisi algılama🌸Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  11. Ayşe Nur Varlı7/13/2024

    Algılama o kadar detay ve hayatın içinden bir konu ki. Bizden çıkan her şey daha önce ne algıladığımız. Aktarımlarına bak ne algıladığını, kendini gör. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  12. Elinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  13. Mükü7/13/2024

    İnsan neyi algılarsa onu aktarır. Algıladıklarımız çok önemli. Çocuklarımızın aktarımına bakalım…

    YanıtlaSil
  14. Adsız7/27/2024

    İnsan, aktarımlarından sorumludur. Çok güzel anlatmışsınız. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  15. Adsız7/28/2024

    İnsanın algılama kalitesi , aktarma kalitesini etkiliyor .günümüzde en çok ihtiyacımız olan durum. Yazanların ellerine sağlık çok güzel bir farkındalık oluşturan bir yazı olmuş 👏👏💝

    YanıtlaSil
  16. Algıda seçicilik çok kıymetli yeniden hatırlattığınız için teşekkürler 💐

    YanıtlaSil
  17. Adsız8/04/2024

    Çok güzel bir yazı..

    YanıtlaSil
  18. Adsız8/27/2024

    Faydalı algılayan faydalı şeyler aktarır...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...

DÖNÜŞÜM SONRASI

Saçları, kahverengi ve pırıl pırıldı. Parlaklığından ödün vermeden, yıllara meydan okuyordu. O sabah yüzünde bir tebessümle uyanmış, her zamanki gibi ilk iş olarak duşunu almıştı. Üzerinde ki tüm ağırlıklar gitmişti. Öyle bir rahatlamıştı ki ister istemez tebessümü artıyordu. “Ne kadar şükretsem az” diye düşündü. Filiz’in hikayesi ilginç detaylar içeriyordu. Çok heyecanla başladığı evliliği, mevsimler gibi halden hale dönüşmüştü. Halbuki her şey ne güzel başlamıştı. Zamanla güzellikler tükenirken, onlardan da birçok şeyi alıp götürmüştü. Gün geçtikçe, evliliği sıkıntılı bir hal almıştı. Evlenme teklif ettiği gün Ahmet; “Altı kız kardeşim var. Emin misin?” demişti. Filiz ise “Evet” cevabını verdikten sonra yürekten inanarak, “Onlar benim de kardeşlerim olacak” deyivermişti. Filiz’in kendi ailesi de çok kalabalıktı. Dört halası, beş amcası vardı. Annesi, hepsini kardeşleri gibi severdi. Kendisi de hep öyle olmayı hayal etmişti. Yıllar hiç düşündüğü gibi geçmemişti. Sürekli istekl...