Ana içeriğe atla

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR



Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti. 

Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.  

Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle davranarak kızlarını mutlu edeceklerini zannediyorlardı.  

Kız kardeşi de ablasının izinden gidiyordu. Henüz lisedeydi ama o da ailesinin desteğine ihtiyaç duyuyordu. Duygusal olarak çok zayıftı. Ablasına verilen imkanlardan o da eksik bırakılmamıştı. Ama o da yaşadığı hayattan memnun değildi. Henüz 16 yaşındaydı. Ama iki yıldır, antidepresan kullanıyordu. Ayşe çok üzülüyor, tüm bunların sorumlusunun, eşi olduğunu düşünüyordu. Ayşe’ye göre eşi, kızlarıyla yeterince ilgilenmediği için sevgisiz kalmışlardı. Evdeki tüm kavgalar da bu konu üzerinden yapılıyordu.

“Sen çocuklarla hiç ilgilenmiyorsun. Bu yaşlarına kadar bütün sorumluluklarını ben aldım, yeter artık!” diyordu. Ahmet Bey, bunları duyduğunda çok üzülüyordu. Çünkü düşündüğü tek şey ailesi idi. Bunun için de gece, gündüz demeden çalışıp, ihtiyaçlarını gidermeyi öncelik edinmişti. Her birine ayrı, ayrı kredi kartı çıkarttırmıştı. Ailesi maddi sıkıntı yaşamasın istiyor, çabalıyor, gerekirse ek işler yapıyor, ama ne hikmetse, yine de yaranamıyordu. Evdeki huzursuzluktan dolayı da kendini iyice işe vermişti. Hatta geç saatlere kadar çalışıyor, sabah ta evden çok erken çıkıyordu.

O gün yine eşiyle tartışmışlardı. “Babaları olmasa daha iyiydi! En azından babanız yok derdik! Gerçekten artık çok yoruldum! Varsa yoksa iş, iş, iş… ” Diye söylendi. Bu kadar çabaya karşın duyduğu sözler Ahmet’i çileden çıkardı. Daha fazla duymamak için kapıyı çarpıp çıktı.  

Ayşe sıkça yaşanan bu durumu pek de önemsemedi. Bu kadar imkân içerisinde, nasıl bu kadar çaresiz kaldığını düşündüğünde, bir an boğulduğunu hissetti. Kalktı bir bardak su içti. Ama Ahmet’in sözleri kulağında çınlıyordu; ‘‘Sizin için daha ne yapabilirim? Canımı mı vereyim? Benden ne istiyorsunuz? Varım yoğum siz olmuşsunuz, ama yine de ne seni, ne de kızlarını memnun edemiyorum!”

Bu sözler Ayşe’nin canını çok yakmıştı. Sahi ne zaman bu duruma gelmişlerdi? Oysa nasılda severek evlenmişlerdi. Şimdi her biri, diğerinin yokluğunu hayal ediyordu. Birbirlerine hayatı zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Ayşe artık kalıcı bir çözüm istiyordu. Düşünüyor, düşünüyor, zihnini zorluyordu.

Çalan telefonun sesiyle irkildi. Arayan çocukluk arkadaşı Aysun’du. Aynı mahallede büyümüşlerdi. Çok varlıklı bir hayatı olmamasına rağmen, hep mutlu olması dikkatini çekmişti. Evliliği de iyi gidiyordu. “Nasıl başarabiliyor? ” diye düşündü. Bunu bir şekilde Aysun’dan öğrenmeliydi. Uzun zamandır farklı bahanelerle atlattığı arkadaşını, bu sefer reddetmedi ve kahve davetini kabul etti.  

Öylesine görüşmüşlerdi ama laf lafı açmış, üç saat geçtiğini fark etmemişlerdi. Aysun aldığı eğitimden bazı bilgileri paylaşmıştı. “Bedel harç gibidir. Nasıl ağaç kökleriyle, toprağa tutunuyorsa, insan da bedeliyle, yaşama tutunur! Bir aileyi, aile yapan şey, ortak ödenen bedellerdir. İnsanlar birbirine bedel ödedikçe, harcın tuğlaları yapıştırması gibi birbirlerine sıkı bağlarla bağlanırlar!” demişti.

Ayşe’nin kafasında bir şeyler yerine oturmaya başlamıştı. Kızlarını düşündü, kökü olmayan ağaç olduklarını fark etti. Rüzgâr nereye savuruyorsa, o yöne düşüyorlardı. Derin toprak olamıyorlardı. En ufak duygusal travmada, depresyona giriyorlardı. Onların bedelini alarak, hayatlarında konforlarını arttırmaya çalışırken, nasılda mutsuz ve marifetsiz olmalarına sebep olduğunu fark etti. Eşi de sürekli imkânlarını arttırarak, babalık görevini yaptığını düşünüyordu. Çocuklarını en güzel şekilde büyütmüş, ama yetiştirememişlerdi! Problemlerine şikâyet etmekten başka çözüm üretemiyorlardı. Ailesine verdiği zararı fark ettikçe üzülüyor ama bir yandan da hatasını anladığı için seviniyordu. Yapacak çok şey vardı. Alt üst olan dengeler yeniden nasıl dizayn olacaktı?

“Her problem, çözümüyle verilir. Ama şikâyet, insanın çözüm hakkını elinden alır!” demişti Aysun. Öyleyse şikâyet etmeyerek ve şikâyetleri dinlemeyerek işe başlayabileceğini düşündü. Yavaş, yavaş ama net adımlarla, yeni bir düzen kurmaya niyet etti.  






Yorumlar

  1. Adsız8/30/2024

    Evlatlar için çok anlamlı bir yazdı. Çok çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık, güzel bir yazı olmuş, bedel ödemenin önemi, her yaşın her insanın her ilişkinin şifası doğru yere ödenen bedel

    YanıtlaSil
  3. Mükü8/30/2024

    Aile bağ kurulduğunda oluşur. Olsa biz şuan çocuklarımızı fanuslarda büyütüyoruz. Kalemine sağlık🌸

    YanıtlaSil
  4. Adsız8/30/2024

    Şikayet çözüm hakkını elden alır. Ne kadar hayatın özeti.

    YanıtlaSil
  5. Adsız8/30/2024

    Çok güzel ve akıcı bir aktarım , faydalanabildiğim bir konu olmuş, tam ihtiyaç gören elinize sağlık. 💐

    YanıtlaSil
  6. Adsız8/30/2024

    Allah bedellerinizi kabul etsin çok güzel bir yazı.

    YanıtlaSil
  7. Tuğba G.8/30/2024

    Her problem çözümüyle verilir yeter ki şikayet etmeyelim kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Adsız8/30/2024

    Emeğinize sağlık🌿

    YanıtlaSil
  9. Adsız8/30/2024

    Doğru yere bedel ödemiyi Rabbim bizlere nasip etsin

    YanıtlaSil
  10. Aile ilişkileri gerçekten çok önemli. Bu ilişkiyi nasıl yönetebilir nasıl daha sağlıklı hale getirebiliriz tabiki yöntemleri var. Bedeli nereye ne kadar hangi stratejilerle ödediğimizi bilmeliyiz. Yazanların eline sağlık👏

    YanıtlaSil
  11. Zeliha8/31/2024

    Bedel kişinin şifası gerçekten. Doğru yere , doğru miktarda ödenirse kişi hayata daha anlamlı bakabilir. Köklerine tutunur ve savrulmaz oradan oraya. İlişkiler üzerine çok anlamlı bir yazı olmuş . Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Tuba S8/31/2024

    Kimseyi vererek mutlu edemezsin. Bu yazı tam da bunu ispatlar nitelikte olmuş. Kaleminize sağlık 🌻🍉

    YanıtlaSil
  13. Adsız8/31/2024

    Birçok ailenin ihtiyacı olan güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  14. Adsız8/31/2024

    Şikayetin çözüm hakkını elimizden alıyor olduğunu bilmek çok büyük bir farkındalık yaratıyor

    YanıtlaSil
  15. Gönül8/31/2024

    İnsan hep suçlayacak birilerini arıyor etrafında oysa suçlu aramak yerine çözüm aramak gerekir.

    YanıtlaSil
  16. Burcu A.9/01/2024

    Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  17. Neslihan9/01/2024

    “Her problem, çözümüyle verilir. Ama şikâyet, insanın çözüm hakkını elinden alır!”
    Çözüm aradığımızı düşünürken nasıl farketmeden uzaklaştırıyoruz... Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  18. Adsız9/01/2024

    Ne çok “Ayşe” olduk yaşamımızda, ne çok bizim dışımızdakileri suçladık. Her şeyin bizimle alakalı olduğunu öğrendikten sonra insan yaşamın yeni başladığını da anlıyor. Sığ su olduğu için nasıl da bulanıyor. Yeni düzen öncesi kaos oluşsada, her zorluktan sonra bir kolaylık olduğuna iman etmiş olmak, bir anda yükleri hafifletiyor. İnsan birde mutluluğun derin su olmaktan geçtiğini çözebilmişse, hamd olsun🤲
    Güzel bir farkındalık, güzel bir aydınlanma oluştu. Emeğinize sağlık👏👏👏

    YanıtlaSil
  19. Adsız9/01/2024

    Güzel anlamlı şikayet etmekten ziyade çözüme odaklanmak en guzeli

    YanıtlaSil
  20. Adsız9/02/2024

    İlişkilerinde doğru bedel dengesini kurabilseydi insan, onca nankörlüğe maruz kalır mıydı?.. Osya insan mutlaka bedel ödeyecekti, doğru bedelleri önden ödemeyenler, yaptıkları yanlışların bedelini sonradan arttırılmış olarak acı bir şekilde ödeyecekti..bilemedi insan..

    YanıtlaSil
  21. Şikayet gözün önünden ki en büyük perde.İnsan ne zaman dış dünyayı değilde dönüp kendine baksa bütün düğümler o zaman çözülür.Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.Teşekkür ederiz..

    YanıtlaSil
  22. Pervin Yiğiter9/03/2024

    Doğru yere ve dengede bedel ödemek insanı güçlü kılar.Bedelsiz hayat insanı rüzgarlı havada kağıt parçası gibi ordan oraya savurur ve sonunda ya bir ağaca takılıp yırtılır yada bir çamur çukuruna düşüp yok olur insan.Bedel ödemekte bedel ödetmekte ruha şifadır. Yine harika bir yazı, insanı şair yapan cinsten olmuş ☺️ 💐

    YanıtlaSil
  23. Adsız9/03/2024

    Aslında çözümsüz olan hiç birsey yok hayatta. Ama bedel ödemek zor geldiği için en kolay olan yol seçiliyor şikayet etmek. Doğru olanı yapabilmek dileğiyle.Kaleminize sağlık güzel bir aydınlanma oldu.

    YanıtlaSil
  24. Mehtap S.9/05/2024

    Ebeveynlerin ortak konusuna dem vurulmuş,ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  25. e.sena9/05/2024

    ne güzel anlatılmış

    YanıtlaSil
  26. Bedel harç gibidir; insan bedeliyle, yaşama tutunur..

    YanıtlaSil
  27. Ayse Nur Varli9/10/2024

    Bizi biz yapan, aileyi aile yapan her sey ama her sey BEDEL🌸

    YanıtlaSil
  28. Adsız9/10/2024

    Çok değerli bir yazı. Şikayet etmek dış dünyayı suçlamak demek ,bu bizim problemi görmemize ve çözmemize engel gerçekten.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...