Ana içeriğe atla

MUTLULUK YOLU

 

Ezgi artık lise 1’e gelmişti ve bir bölüm seçmesi gerekiyordu. Türkçe, matematik ya da sözel bölümü seçmesini öneriyorlardı. Sözel bölümü seçerse seçeneklerinin çok daralacağını düşünen Ezgi Türkçe, matematik bölümüne daha sıcak bakıyordu. Nitekim okulda rehberlik bölümünün yaptığı yetenek testinde de Türkçe, Matematik bölümünde daha yetenekli olduğu ortaya çıkmıştı. Ezgi bu yönde kararını verdi. Zaten çok sevdiği arkadaşı Çiçek de bir önceki yıl Ankara'ya yerleşmişti. Ezgi’nin amacı Ankara'da iyi bir üniversite kazanmaktı. Çok sıkı çalışıyor ve deneme sınavlarında yüksek puanlar alıyordu. Ankara'daki arkadaşının yanına gitmeyi isteyen Ezgi bu şehirdeki düzgün üniversiteleri kendisine hedef olarak belirlemişti. İş olanaklarının fazlalığı sebebiyle işletme bölümünü seçmesi öneriliyordu.

Sınava girip, sonrasında sonuçlar açıklandığında çok mutluydu çünkü umduğu bölümü kazanmıştı ve artık Ankara'ya gidiyordu. Önceleri Çiçek ve Ezgi bu duruma çok sevinmişlerdi, artık aynı şehirdeydiler. Fakat zamanla birbirlerinden uzaklaşmak zorunda kalmışlardı. Çiçek sürekli dışarı çıkmak ve alışveriş yapmak istiyordu. Her gün Ezgi'ye anlatacak bir dolu hikayesi oluyordu, hayatı çok hareketli geçiyordu. Fakat Ezgi çoğu zaman ders çalışmak istiyordu. Çiçek zamanla Ezgi’ye tavır koymaya başladı. Ezgi ise üniversiteyi kazanmak için büyük emek sarf etmiş ve bu emeklerini ziyan etmek istemiyordu.

Zamanla Çiçek ile arkadaşlığını dengelemiş ve istediği gibi derslerine konsantre olmayı başarmıştı Ezgi. Amacı yüksek bir puanla üniversiteden mezun olabilmekti. Ezgi beklediği gibi yüksek bir puanla üniversiteden mezun oldu. Ancak tam olarak ne iş yapmak istediğini bilmiyordu. Birçok arkadaşı üniversite yıllarında farklı alanlarda ufak tefek işlerde çalışmışlardı. Ezgi'nin ailesi ise O’nun sadece derslerine konsantre olmasını istiyor ve kızlarının okurken çalışmasına sıcak bakmıyorlardı. Böylelikle üniversite mezunu olan Ezgi iş aramaya başladı fakat hiçbir şey beklediği gibi olmadı. İki dil biliyordu ve iyi bir puan ile mezun olmuştu, fakat iş başvurusu yapmaya bile cesaret edemiyordu. İş ilanlarında istenen şartların birçoğu kendisine uymuyordu. Kriterlerine uyanlar ise Ezgi'ye çekici gelmiyordu. Birkaç yere özgeçmiş göndermiş, birkaç iş görüşmesi de yapmıştı. Hepsi hüsranla sonuçlanmıştı. Aradan bir yıl geçtiğinde artık Ezgi kendisini çok mutsuz hissediyordu. İş aramak için isteği dahi kalmamıştı. Arkadaşlarıyla dertleşmek artık onu rahatlatmıyordu. Boşluktan erkek arkadaşına sarmaya başlamıştı. Gereksiz tavırları ve kıskançlıklarıyla erkek arkadaşını bunaltmaya başladığının farkındaydı. Fakat daha farklı davranmak Ezgi'nin elinden gelmiyordu. Erkek arkadaşının da ona ilgisi azalmaya başlamıştı. Ezgi'nin kendisiyle zaman geçirmeye ihtiyacı olduğunu bildiği halde, boş vakitlerini arkadaşları ile geçirmeyi tercih ediyordu. Birlikte vakit geçirseler bile paylaşacak pek bir şey bulamıyorlardı. Ezgi sıkıntılarının kaynağının işsizliği olduğunun farkındaydı.

Bir gün internette gezinirken bir kariyer danışmanlığı firması reklamıyla karşılaştı. Sorunun çözümü için destek alması gerektiğini düşündü. Reklam firması ile görüşmeye karar verdi ve randevu aldı. Görüşmede Ezgi’ye özgeçmişinin fena olmadığı söylendi. Fakat henüz iş tecrübesinin olmaması O’nun için olumsuz bir durumdu. Ne tür bir işte çalışmak istediği soruldu. Ezgi tam olarak ne iş yapmak istediğini bilmiyordu. Öncelikle hangi alanda çalışmak istediğine karar verip, bu iş üzerine kendisini geliştirmeliydi. Etrafında hedefi yolunda sağlam adımlarla ilerleyen arkadaşlarını gözlemledi. Hepsinin hedeflerini detaylandırmış olduklarını fark etti. Bazı arkadaşları ise kendisi gibi detaylandırılmamış bir hedef peşinde koşup mutsuz olmuştu. Ezgi'nin hedefi başından beri olumluydu. İyi bir iş sahibi olmayı hedefliyordu. Bu yönde çözümlerini üretmiş başarılı bir öğrenci olmuştu. Yine Ankara'ya yerleşmek istemişti ve gerçekleştirmişti. Üstelik hedefi faydalıydı, bu yüzden uzun vadeli faydasının farkında olup bedel ödeme konusunda istekliydi. Kısa süreli hazlarını erteleyebiliyordu. Çiçek ile arkadaşlıklarına bu sayede mesafe koyabilmiş okulundaki başarısını sürdürebilmişti.

Ezgi hedefini detaylandırmaya karar verdi ve bu yönde çalışmalarına başladı. Öncelikle hangi departmanda çalışmak istediğini belirledi. Ezgi'nin en başarılı olduğu ve en çok zevk aldığı alan pazarlamaydı. Üniversitenin işletme kulübünde iken yer aldığı bir projede pazarlama kısmını Ezgi hazırlamıştı. Bunun başlıca nedeni Ezgi'nin babasının uzun yıllar gıda sektöründe çalışmış olmasıydı. Ezgi bu sektörle ilgili bilgi sahibiydi. Bundan yola çıkarak gıda sektöründe bir firmada pazarlama departmanında çalışmak İstediğini fark etti. Bu işe gerçekten adapte olacağını biliyordu. Karşılaşacağı tüm zorlukların ve engellerin farkındaydı ve bu işi bedelleri ile birlikte seviyordu. Bu alanda problem çözmek Ezgi'yi yıldırmayacaktı.

Hedefini detaylandıran Ezgi çalışmak istediği departman ve sektörle ilgili araştırmalarına başladı. Başvurmak istediği firmaları belirledi ve pazarlama konusunda da bir eğitime katıldı. Öncelikle bir firmada stajyerlikle kariyerine başladı. Performansı beğenilen Ezgi bu firmada işe alındı. İşini yapmaktan gerçekten keyif alıyordu ve  erkek arkadaşı Ezgi'nin işinden dolayı mutlu olmasına seviniyordu. Meşguliyeti artan Ezgi, erkek arkadaşına daha albenili geliyordu ve erkek arkadaşı birlikte oldukları vakti iyi değerlendirmek için elinden geleni yapıyordu. Artık daha az zaman geçirseler de ilişkileri daha keyifli hale gelmişti.

Değişim ters orantılıdır. Kendini değiştirirsen başkalarını değiştirirsin.

Bu ne demek? Kendini toparlayıp, albenileri arttırırsan, birilerinin hayatında onları etkileyebilecek kontörün olur.  Ama kendi güç ve estetiğini artırmadan talep ediyorsun. Beni sevmiyor musun?  Beni sev demek.  Benimle ilgilenmiyorsun, ilgilen demek. İkisi de isteği belirten taleptir. Talep etmek iticidir. Sen ona yalvardığında ya da laf soktuğunda mı değişecek? Senin şimdi ilgi çekecek kontörün yok, kontörünün olması lazım. Meşguliyetin olmalı, albenilerini artır. Senin sürekli hazzın yüksek olduğunda, senin etrafında senden sürekli haz ve fayda almak isteyen insanlar olacak.

Sevgi; hırs olmadan bağımlı olmadan onunla birlikte olmaktan keyif almaktır. Onun mutluluğu bana mutluluk verir.

Yorumlar

  1. Adsız5/31/2024

    Kalemine sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Adsız5/31/2024

    Sevelim gerçekten

    YanıtlaSil
  3. Adsız5/31/2024

    Güzel anlatıldı teşekkürler ederim sevginin yolları

    YanıtlaSil
  4. Tuba S.6/07/2024

    İnsan seçim yaparken nelerden vazgeçmesi gerektiğini bilmiyorsa yolda çok savurgan olabiliyor. Hayat ise bizlerden net olmayı ister.Kaleminize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  5. Biz insanları değiştirmeye çalışıyoruz. Oysa değişmesi gereken bizleriz 💚

    YanıtlaSil
  6. Adsız6/12/2024

    İnsan değişirse, tüm dünyası değişir. Ezgi aynı Ezgi aslında, ama bedel ödemeye başladığında tüm hayatı değişmiş. Sahne aynı, oyuncular aynı ama biz yönümüzü doğruya ve güzele çevirdiğimizde sahnedeki herşey bize hizmet etmeye başlar. Yeter ki faydada bir hedefi olsun insanın.. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  7. Adsız6/12/2024

    Harika bir yazı olmuş🌸

    YanıtlaSil
  8. Adsız6/12/2024

    Inanilmaz keyifli okudugum bi blog oldu. Agziniza,elinize saglik🤍

    YanıtlaSil
  9. Adsız6/14/2024

    kaleminize sağlık🌷

    YanıtlaSil
  10. Albenileri artır 👍yöntem ile dolu bir yazı elinize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Adsız4/03/2025

    Elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...