Ana içeriğe atla

Su Isıtıcısıyla Kavga Edebilen Kadın

 

“Yine çok yoğun bir gün başlıyor haydi bakalım” diyerek hızlıca kahvaltı masasından kalktı Ayşenur. Bardağındaki yarım kalan çayını ayakta yudumlarken, bir yandan da masayı toplamaya çalışıyordu. Kırmızı çiçekli masa örtüsünü toplayıp balkondan aşağı silkeledikten sonra, tekrar mutfağa döndü. Bir an önce mutfak işlerini bitirip alışverişe çıkacaktı. Çıkmadan bir kahve içmek için ısıtıcıya kaynaması için su doldurdu.

‘’Hadi ama hadi! kaynat artık şu suyu... Ne kadar da yavaşsın. Bir de güya beş dakikada kaynatıyor diye satıyorlar seni ’ diye söylenerek ayağını sallıyordu.

Ayşenur’ un bu aralar hareketlerinde bir aktiflik, davranışlarında bir sabırsızlık vardı. Su ısıtıcısı suyu kaynatırken başında bekliyor, resmen onunla kavga ediyordu.

Son zamanlarda eşyalarını çok kırıp dökmeye de başlamıştı. Bugün de elinden fırlayan tabak şangur şungur param parça oldu. Hay aksi diyerek hızlı ve dikkatsizce toplamaya başladı.

Cam parçalarını toplamaya çalışırken, eli birden kana bulandı. Elini kestiğini bile hissetmemişti. Hemen bir peçeteyle elini sardı ama kanama çok yoğundu. Bu şekilde durmayacağını anlayınca panikledi. Hemen karşı komşusunun zilini çalarak yardım istedi. Bu şekilde arabayı kullanamazdı. Komşuları onu hastaneye yetiştirdiler. Kesik derindi ve hemen dikiş atılması için doktor müdahale başlattı. Canı çok acıyordu.

Müdahale sırasında doktor; “Ah bu ev hanımlarının sabırsızlığı, aceleciliği…”

“İşler yetişecek diye ev kazalarına mahal veriyorsunuz. Eliniz çok derin kesilmiş, iyi ki hemen gelmişsiniz kanaması bayağı yoğun.” dedi.


Sabırsızlık ve acelecilik…

Tam da bu iki kelime son günlerdeki halini tanımlıyordu.

Cep telefonunu açarken “Offf hadiii açıl artık!” diye hızlı hızlı tuşlarına basıyor, çamaşır ve bulaşık makinasının yıkamayı bitirmesine sabredemiyordu. Aslında o da farkındaydı bu durumun ama hiç düşünmemişti sebebini. Hastane çıkışı eczaneye uğrayıp sonra da eve geçtiler.

Komşusu Nesrin Hanım ‘’Büyük geçmiş olsun Ayşenur’ cuğum. Çok şükür daha kötü bir şey olmadı.  Bize buyur birlikte bir kahve içelim, dinlen biraz” diye evine davet etti.

Nesrin hanım kahveleri yapıp getirirken, Ayşenur,  Nesrin Hanım’ı izlemeye daldı. O kadar sakin o kadar sabırlı bir hali vardı ki. Konuşmasıyla, davranışlarıyla insana adeta huzur veriyordu.

“Eline sağlık Nesrin ablacığım.” diyerek bandajlı elinin de yardımıyla kahvesini yudumlamaya başladı.

“Nesrin ablacığım bilirsin her zaman söylerim ‘Senin bu sabırlı sakin halin bana huzur veriyor’ diye. Ben de senin gibi bir insan olmayı çok isterim ama yapamıyorum. Hiçbir şeye sabrım yok. Çok hızlı aktifleşiyorum. Bu halimi nasıl düzeltirim bilemiyorum ama bak başıma gelen olaya. Şimdi on beş gün elimi kullanamayacağım. Yani ben durmadım ama bak bu olay nasıl durdurdu beni.” diye üzüntüsünü dile getirdi.

Son derece sakin bir tavır ve ses tonuyla sözü aldı Nesrin Hanım.

“Ayşe Nur cuğum hızlı olmakla aceleci olmak aynı şey değil. Ben de işlerimi hızlıca bitiririm. Senin; davranışlarında acelecilik var. Bu da her haline yansıyor normal olarak” dedi. “Sabırsız insanlar aktif ve aceleci olurlar. Sen bunların altında yatan nedeni düşünüp bulmalısın.” dedi.

“Doğru söylüyorsun Nesrin ablacığım, ben evde su ısıtıcısıyla bile kavga ediyorum. ‘Hadi artık kaynatsana ne biçim şeysin sen?’ diyorum. Cep telefonumun açılmasına sabrım yok. Sanki saatlerce bekliyormuşum gibime geliyor, sinir oluyorum.” dedi.

Nesrin Hanım; “Ah bu telefonlar yok mu zaten koca bir nesli mahvedip geçti. Elektromanyetik alanın tam ortasında yaşıyoruz canım benim. Elimizden geldiğince uzak durmalıyız.” dedi.

“Bilirsin okumayı çok severim. Geçenlerde sürekli aldığım bir dergide de bu konuyu işlemişlerdi. Elektromanyetiğin insanların sinir uçlarına hasar verdiğinden ve sinir sistemini bozduğundan bahsediyordu.. Baksana günümüze artık her şey elektrikli üretilir oldu. Gelin olacak kızların çeyizlerine bak. En az beş parça elektrikli mutfak eşyaları var. Eskiden böyle bir şey mi vardı? Keki tahta kaşıkla çırpardık, hem de nasıl kabarırdı. El çırpıcısı bile yoktu o zamanlar. Ama şimdi her şey elektrikli.

Gün geçtikçe de artıyor bu durum. Gerçek olandan sahteye doğru hızla ilerliyoruz. Çalı süpürgesinin yerini robot süpürgeler, odun ateşinin yerini elektrikli tencereler aldı.

Birçok insan hayatı kolaylaştırıyor diye inanıp satın alıyor artık. Kolaylaştırıyor da, zehirlediğini kimse fark etmiyor bile. Bak ne diyorsun ‘su ısıtıcısıyla kavga ediyorum’. Yoğun bir elektromanyetik alana maruz kaldığımız için her geçen gün fark etmeden hastalanıyoruz aslında.

“Çok doğru söylüyorsun Nesrin abla. Ben de farkındayım aslında ama şimdi sen anlatınca daha çok fark ettim. Benim biraz arınmam, topraklanmam lazım. Dediğin gibi elektromanyetik alanın tam ortasında yaşıyoruz. Elbette çok zarar görüyoruz ama fark etmiyoruz. Ve ben gerçekten de son bir yıl içinde çok daha fazla sabırsız oldum. Bak sen kahveyi ocakta pişirmişsin. Ben Türk kahvesini, kahve makinasında yaparım. Hazır kahve yapacağımda da suyunu ısıtıcıda kaynatırım. Hayatı kolaylaştıracak diye, kendimize zarar veriyoruz haberimiz yok.”

“Bunları fark etmen çok güzel canım benim. İnsan fark ettikten sonra hareket başlatabiliyor.”

“Evet benim de bir şeyler yapmam lazım. Elektrikli eşyalarımın zorunlu olmayanlarını azaltıp telefonu da daha dikkatli kullanmalıyım. Bakalım neler fark edecek?”

“Tavsiyelerin ve ocakta pişmiş kahve için çok teşekkür ederim. Ellerine sağlık. Ben kalkayım artık.” diyerek düşünceli bir şekilde evine geçti. Ayşenur mutfaktaki su ısıtıcısı ve kahve makinasını dolaba kaldırarak kahvesini artık ocakta pişirmeye başladı. Zaman içerisinde fark etti ki, su ocakta gayet de hızlı kaynıyormuş.

Gerçekten de ısıtıcı,  suyu beş dakikada kaynatamıyor muydu? Yoksa Ayşenur’ un beş dakika bekleyecek kadar bile sabrı kalmamış mıydı?

 

 

Yorumlar

  1. Birgül2/16/2024

    Çok güldüm. Ben de yapıyorum bazen. Konuşuyorum makinayla. "Hadi ama..." 😊

    YanıtlaSil
  2. Adsız2/16/2024

    O hep acele etmişti bu sebeple hep geç kalmıştı.. . Nasıl bir zıtlık değil mi acele ettiğimiz her şey önümüze görünmeyen bir taş koyuyor adeta.

    YanıtlaSil
  3. E. Sena2/16/2024

    Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Adsız2/16/2024

    Bazen hayat bizi kontrolümüzde olmadan durdurmak ister ,Bu bize fatkındalık oluşturmak için olduğunu yazınız sayesinde fark ettim .Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  5. Adsız2/16/2024

    Teşekkürler ederim güzel anlatıldı. Hayata hep acelecilik sabirsizlik yapsakta işlerimiz daha da yavaşlar fakat sabirla acele edmeden işimizi yaptığınızda herşey yolunda gider...

    YanıtlaSil
  6. Tuba S.2/16/2024

    Eskiler der ya acele işten hayır gelmez aynı onu hissettim yazınız da. Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel bir yazı olmuş bilgilendirici. Elinize emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  8. Gerginlikten kurtulmak ne güzeldir...

    YanıtlaSil
  9. Zeynep K2/16/2024

    İnsanın sabır kotası dolduğu zaman tahammülsüzlesiyor. Hepimizin hayatında yeri olan bir konu. Elinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  10. Acelecilik telaş insana hep hata yaptırıyor Ben de çok üzgünüm bazen acele davrandığım için. Sakinleşmeye ve yavaşlamaya çalışıyorum. Kettle ben de kullanmıyorum artık. mikrodalga hiç almadım. Cep telefonunu da sınırlı kullanıyorum. Elektromanyetikten uzak kalmak lazım. Çok teşekkürler yazı için.

    YanıtlaSil
  11. MeralG .2/16/2024

    Elinize sağlık , çok faydalı bir yazı olmuş “. Yoğun bir elektromanyetik alana maruz kaldığımız için her geçen gün fark etmeden hastalanıyoruz aslında.” ne kadar değerli bir farkındalık oluşturuyor şu okuduğum cümleler . . Tekrar teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  12. Adsız2/16/2024

    Ahhh ahh telefonlar baş ucumuzda yatıyoruz. Alarmlı saatleri attık. Çok akıllıyız ya. Teknoloji aklımızı alıyorda farkında bile değiliz. Allah bizi iyi etsin. Güzel bir farkındalık oldu. Teşekkür ederiz. 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız2/19/2024

      O zaman küçük ama çok büyük bir hareket başlatıp telefonları biraz uzağımıza bırakarak yatmaya başlayalım mı? 🌸

      Sil
  13. Adsız2/16/2024

    Elinize sağlık çok güzel bir yazı.Günümüzün büyük sorunu.

    YanıtlaSil
  14. Adsız2/16/2024

    Atalarımız demişler: Acele işe şeytan karışır diye;)) acele etmek işi uzatıyormuş meğer. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  15. Adsız2/17/2024

    Hayriye Akgül işlerimizi zamanında yapıyor olsak aslında ne bu sabırsızlık be de bu telaşını olacak ama hepimiz zamn zamn yapıyoruz sabret sabrına tahammül etme hayat seni yavaşlatıyor s3nde biraz yavasla

    YanıtlaSil
  16. Adsız2/17/2024

    Acele insanın bütün sistemini bozar. Her zaman sakin ve sabırlı bir şekilde davranabilmek ümiidyle..

    YanıtlaSil
  17. Hep telaş hep acele her işimiz!
    Çocuklarda bizim yüzümüzden bozuluyor…
    Bir ayakabısını giymesini bile bekleyemiyoruz yeri geldiğinde maalesef:(
    İyi oldu bu yazıyı okumam. insanın kendisine dışardan bakmasına yardımcı oluyor👍🏼

    YanıtlaSil
  18. Adsız2/18/2024

    okadar güzel bi kpnuyu kaleme almişsınız değil eşyalara insanlara bile taamül edemiyoruz hep acelece davranıyor ve kaybeden taraf oluyoruz oysa sakin davranmak hayatımızı düzene koyacak ama bu elektironik aletlerin verdiği zararlar garkında olmak lazım çok güzel bi konu tekrarını sabırsizlıkla bekliyoruz

    YanıtlaSil
  19. Sema Erdal2/19/2024

    Konfor ve rahatlık tuzağına düştük te o yüzden geliyor bunlar başımıza daha az zamanda daha çok şeye yetişme isteği doğuruyor. Hayatımızı kolaylaşırtırdığına inandığımız bir çok ürün aslında bize zarar veriyor. Tatminsizlik de tam bu noktada ortaya çıkıyor aslında. Ne kadar dışında kalabilirsek o kadar iyi bizim için.

    YanıtlaSil
  20. Aslında basit görüp hayatımıza aldığımız bir çok zararlı şey ile ilgili farkındalık oluşturan güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  21. Adsız2/20/2024

    Ayşenur um ne güzel yazıya dökmüşsün muzdarip olsuğumuz bu durumu, uzun süredir ara ara telkin ediyorum bu konuda kendimi ama koşuşturmaya dalınca yine aynı yerde buluyprum kendimi.

    YanıtlaSil
  22. Adsız2/20/2024

    Zamanı doğru kullanmak suretiyle acelecilikten uzaklaşmalıyız mümkün olabildiğince,aynı zamanda elektromanyetik alanımızı da daraltmak sağlıklı olacağından geriye bir sorun kalmaz. gündeme çıkardığınız farkındalık için teşekkür ederiz .

    YanıtlaSil
  23. Adsız2/20/2024

    Ah bizler ve bizden sonraki nesillere yazık olmadan farkına varılsa bilmediğimiz bilmek istemediğimiz doğrular bir denesek hayatımız kurtulucak , farkında olanlardan eyle bizi, tabi buda nasip işi 😉

    YanıtlaSil
  24. Adsız2/21/2024

    Çok güzel olmuş çok doğru acelecilik olunca bir telaş içinde olunca insanın basına birsey geliyor

    YanıtlaSil
  25. Adsız2/21/2024

    Ellerınıze sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  26. Adsız2/21/2024

    "Sen ne kadar acele edersen et sadece Allah ın dediği oluyor" 'u anladım bu yazıda. Günlük hayatta biz. Çok iyi tanıyorsunuz bizi🤭

    YanıtlaSil
  27. ilayda2/21/2024

    O kadar kıymetli bir yazı ki.. insan hayatını, mutluluğunu,tavırlarını,kariyerini,ilişkilerini her şeyini tamamiyle değiştiricek kadar üzerinde durulması gereken bir konu.. Elinize sağlık🙏🏻🙏🏻

    YanıtlaSil
  28. Özlem Çanakcı5/15/2024

    Resmen herkesin kanayan yarasına dokunmussunuz. Umarım bu yazıyla herkeste farkındalık artar. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...