Ana içeriğe atla

DEDECİĞİM


"Bugün hava çok güzel baksanıza" diye söyledi Damla. Pencereyi açıp masmavi gökyüzüne, altın gibi parlayan güneşe hayran kaldı. 

"Anne hadi gezmeye gidelim. Bu kadar güzel havada evde oturmayalım. Deniz kenarına gideriz mesela, olmaz mı?" Annesinin gözleri babasının gözlerine takıldı. 

"Ne dersin hayatım, çıkalım mı?" 

"Olur yarım saate çıkalım isterseniz."

Damla hemen üzerini değiştirip, en sevdiği tokalarını taktı. Her zaman küpe takmayı severdi. 

"Bugün dedemin bayramda aldığı küpeleri takayım." dedi. Dedesi pek düşkündü Damla’ya. Hafta sonları özellikle gelir Damla ile vakit geçirirdi. Her bayram muhakkak bir hediye alırdı. Doğum günlerini birlikte kutlarlardı. Torunu ile güzel anılar biriktiren Mehmed Bey, Damla'yı diğerlerinden ayrı severdi. Onların bu özel ilişkisi diğer aile fertleri tarafından pek kıskanılırdı.

Nihayet Damla hazırlandı ve hızla koşup arabaya yerleşti. Arabaya bindiğinde herkesin çok sessiz olması dikkatini çekti. 

"Bir şey mi oldu baba?" Cevap gelmedi babasından.

"Anne bir şey mi oldu? Niye cevap vermiyorsunuz ki?"

"Kızım baban telefondan haberlere baktı da biraz üzüldü. İyi misin hayatım?"

Derin bir nefes alıp verdikten sonra Cemil Bey, “Tamam iyiyim” diyerek arabayı çalıştırdı. Damla hemen camı açıp en sevdiği şarkıyı söylemeye başladı. Deniz kenarı epey kalabalıktı. Havanın güzel olmasından dolayı insanlar evlerinden çıkıp buraya gelmişti. Kimisi evden yiyecek getirmiş piknik yapıyor, kimisi top getirmiş voleybol oynuyor, kimileri de parktaki spor aletleriyle günlük sporlarını yapıyordu. Damla ise oradan oraya koşturan kedilerin peşinden gidiyordu. O önden anne, babası arkadan geliyordu. Onlar bir şeyler konuşuyorlardı ama Damla pek bir şey anlamıyordu konuştuklarından.

"Ölü sayısı kaç olmuş?"

"On binlerce kişi. İçinde en fazla çocuklar var."

"Nereye kadar bu durum devam edecek?"

"Tüm dünya olmasa da dünya geneli tepki gösteriyor. Artık bitmeli bir şekilde."

"Baba baba!"

Cemil Bey cümlesini tamamlayamadan Damla'nın seslendiği yere koştu.

"Ah, ne oldu sana kızım?"

"Düştüm baba, dizim, elim çok acıyor."

"Dur, dur bir sakin ol kızım. Tamam şimdi silelim önce bir yüzünü..."

Annesi hemen çantasından mendil çıkarıp elindeki su şişesiyle ıslattı. Damla'nın önce yüzünü sonra ellerini sildi yavaşça,

“Ah kızım yaaa nasıl düştün bu kadar?”

“Şu duvarda yavru kedi vardı anne. Annesini kaybetmiş bende sesini duyunca ağlıyor sandım. Korkmasın diye yanına çıkmak istedim. Ama ayağım kaydı işte...”

Diye Damla bir yandan ağlıyor bir yandan anlatıyordu. Biraz sakinleştikten sonra;

“Dedeme gidelim anne… Baba lütfen dedeme gidelim ne olur?” Dedi Damla.

 “Bakalım deden evde mi kızım? Bir arayıp soralım.”

 Cemil Bey telefonu eline aldı. Tam arayacağı sırada babası onu aradı.

Alo Cemil nasılsın oğlum?

“İyiyim baba sen nasılsın? Şimdi seni arayacaktım. Evde misin?

Dışarıdayım ama yarım saate geçerim eve

’’Peki tamam bizim gelmemizde yarım saati bulur. Damla seni görmek istedi. Ziyaretine gelelim dedik.’ ‘Tabii gelin minnoş kızımı özledim bende. Tamam oğlum hadi bekliyorum görüşürüz.’’

’’Görüşürüz baba’’

’’Ne dedi dedem baba? Evde miymiş?’’

’’Dışardaymış ama yarım saate evde olurum dedi.’’

Cemil bey bir yandan kızının üstünün tozlarını temizliyordu. Bir yandan haftalardır haberlerde izlediği savaşta ki çocukları düşünüyordu. Sahi nasıl bir savaştı bu? Savaş mı yoksa soykırım mı demeliydik? Sivilleri ve çocukları hedef alan bir soykırım. Ama nasıl oluyordu da bu kadar vahşet içerisinde o insanlar direnebiliyordu? 

"O çocuklar hiç gözümün önünden gitmiyor" dedi arabayı sürerken eşine. Figen Hanım da geceleri uyuyamaz olmuştu. Kendi çocuğuna her baktığında oradaki çocuklar aklına geliyordu. Her akşam masa kurup yemek hazırlarken, evladını kaybeden anneler aklına geliyordu. Yavrusunun cansız bedenine sarılmış anneler... Yavrusundan kalan sadece elindeki kan olan ve elini yıkamak istemeyen anneler vardı. Hastanede yaralılarla ilgilenip kendi yavrusunun cesediyle karşılaşan anneler de. Ne aklı alıyor ne kalbine sığıyordu tüm bu olanlar.

"Hadi baba biraz daha hızlı sür, dedeme geç kalmayalım."

"Ya kızım kıskanıyorum senin bu dedenle muhabbetini."

Diyerek Cemil Bey biraz ortamın havasını dağıtmak istedi.

"Ne yapayım baba dedemle çok iyi anlaşıyoruz. Bana küpeler, tokalar alıyor. Hele sakallarını yüzüme sürüyor ya çok gıdıklanıyorum. Dedem çok komik."

Kapının önüne geldiler. Arabayı park edip eve doğru yürüdüler. Damla apartmandan içeri girer girmez hemen dedesinin kapı ziline bastı. Büyük bir sevinçle kapıyı açan dedesi torununu kucaklayıp sarıldı.

"Benim güzel torunum hoş gelmiş. Canım torunum benim. Nasılsın bakalım?"

"Hoş bulduk dedeciğim. İyim seni görmeye geldik"

"Ne iyi yapmışsınız o zaman hadi içeri geçin. Eee anlat bakalım Damlacığım nasıl gidiyor hayat? Hafta içi aramadın beni darıldım sana. Özletme kendini"

"Evet dede arayamadım seni. Biraz hasta oldum ben biliyor musun? Üşütmüşüm, annem öyle söyledi. Senin getirdiğin bitkisel şuruptan içtim hemencecik iyileştim"

"Aferin benim torunuma. Ama bugün bir şey mi oldu sana? Yüzün ve ellerin yaralı gibi"

"Evet dede parkta düştüm de. O yüzden yüzüm de yaralandı."

"Ah kıyamam sana. Dur bak bende çok etkili bir krem var. Bunu sürelim hemencecik iyileşir yaraların. Bizim köyde sarı çiçekler var, onlardan yapılıyor."

Dedesi hiç kıyamazdı torununa. Hemen odasına gitti, dolapları karıştırdı. Çekmeceleri tek tek açtı, baktı. Sonunda kremi buldu.

"Bak bundan sürelim şimdi. Biraz yüzünde dursun cildin emsin bunu. Bir, iki gün sür iyileşir tamam mı güzel kızım?"

"Tamam dede"

Mehmed Bey torunuyla ilgilenmekten gelini ve oğluyla sohbet edemedi bir türlü.

"Ay çocuklar kusura bakmayın. Damla’yı öyle görünce dayanamadım bir an. Sanki gözümde canlandı savaşta ki çocuklar. kelimeler boğazına dizildi. Gözlerindeki yaşlar birer birer dökülüverdiler."

Damla küçücük parmaklarıyla dedesinin gözlerini sildi.

"Bir şey mi oldu dedeciğim? Niye ağlıyorsun?"


Ne denirdi ki şimdi bu çocuğa? Daha yetişkinler anlayamıyordu ne olduğuna...

Çocukların, masum insanların neden öldüğüne... Bunun izahını kimse yapamıyordu kendine. Akla, mantığa, insanlığa sığmayan bir şeydi bu. Mesela nasıl anlatılırdı bir babanın iki yavrusunu elleriyle kefenlemesi? Parkta oyun oynayan çocuklara füze atılması nasıl ifade edilirdi? Hastanenin bombalanması ne ile açıklanabilirdi? Yoktu bunların cevabı. Mesela orada ki bir dede, torunundan nasıl da kopartılmıştı? İnanmıyordu ki torunum uyuyor diyordu. Çocuklar ölür müydü savaşta ya da savaş çocuklarla olur muydu? O zaman savaş olmazdı ki adı.  Çocuklarla birlikte gezilir, doğum günü kutlanırdı. Oyun oynarlardı.  Bir kız çocuğunun ne suçu olabilirdi ki dedesinden şeker istemesinden başka?

Ama bir şeyler daha oluyordu sanki. Düşman gücüyle evleri yıkarken, masumların kalpleri güçleniyordu. Onlarca çocuk katledilirken, dünya insanları onlar için bir araya geliyordu. Kadınlar şehit yavruları için şükrediyordu. Esir bir genç tebessüm ediyordu kendisine silah çeken askere. Bulduğu bir kağıtla ısınmanın sevinci vardı kız çocuğunun yüzünde. Bir baba evlatlarının şehit olduğunu tebessümle söylüyordu. Nereden geliyordu bu güç? Onlara ‘’ Biz az kişiyiz, düşman ise kalabalık. Onların silahı var, bizim sapanlarımız. Ama bir gün biz galip olacağız’’ cümlelerini söyleten neydi?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki "Gerçek mutlaka gerçekleşir..."

 

 


Yorumlar

  1. Adsız2/02/2024

    Çok güzel bir yazı olmuş çok etkilendim bizim şuan hissettiğimiz yaşadığımız durum nasıl da güzel anlatılmış…

    YanıtlaSil
  2. Adsız2/02/2024

    Tüm sevgi dolu dedelere

    YanıtlaSil
  3. Her an gündemimizde olması gereken konuya değinilmesi çok anlamlı. Elinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Adsız2/02/2024

    Çünkü Rabbini arkasına alan galiptir. Kaleminize sağlık🤗🌻

    YanıtlaSil
  5. E.sena2/02/2024

    Elinize sağlık 🌿 çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  6. Adsız2/02/2024

    Gerçek mutlaka gerçekleşir...
    Gerçek gerçeğe inananların sayısı çok az olduğunda ama inancında şüphesi dahi kalmadığında gerçekleşir. Gerçek elbette gerçekleşir çünkü Allah sayıya değil samimiyete bakıyor...

    YanıtlaSil
  7. Mükü2/02/2024

    Allah mazlumun her daim yanında🪷

    YanıtlaSil
  8. Neslihan2/02/2024

    İnsanın çocuğunu sevmekten, başını okşamaktan utandığı günler yaşıyoruz... Ellerinize sağlık, ne güzel anlatmışsınız..

    YanıtlaSil
  9. İnce bir çizgidir hayat ve ölüm arası sadece… Ne kadar kıymetini biliyoruz sevdiklerimizin? En son ne zaman aradık dedemizi? Bugün var yarın yok insanoğlu… Bu yazı bana bunu düşündürdü…

    YanıtlaSil
  10. Adsız2/02/2024

    "Gerçek mutlaka gerçekleşir!" Rabbim, oyunun bütününü görmeyi ve doğru tepki vermeyi nasip etsin. Kaleminize, emeğinize sağlık, oldukça kalbe dokunan, gerçeği dile getiren bir yazı olmuş 🌻

    YanıtlaSil
  11. Gerçek sayıya bakmaz kalabalıklar yanlış yapabilir doğru yolda tek başına da kalabilirsin. Doğru yolu seçen bir kişi bile olsa yol doğruluğundan bir şey kaybetmez. Ve zaman her zaman gerçekten yanadır... Ölsek de kazanırız yaşasak da kazanırız , gerçek gerçekleşir.

    YanıtlaSil
  12. Adsız2/02/2024

    Peki bu savaş gerçeğinde bizim gerçekliğimiz ne

    YanıtlaSil
  13. Ayşenur2/03/2024

    Ah Rim! Ruhumuzun ruhu…
    Damla ve dedesi, nasıl da Rim ve dedesini canlandırdı gözümde…
    Gözyaşlarımız her hatırada, dualarımız hep onlarla…
    Çok samimi ve içten bir yazı olmuş, Allah razı olsun 🤍🌸

    YanıtlaSil
  14. Adsız2/03/2024

    Hayriye Akgül
    Bizler düşen çocuğumuza
    Kıyamazken
    Zalimler öldürmeye nasıl kiyabilir.

    YanıtlaSil
  15. Mehtap Sever2/03/2024

    Bir ebeveynin teslimiyetindeki imaj olanı izliyor dünya. Dokunaklı olmuş...

    YanıtlaSil
  16. Merve öz:)2/03/2024

    Ne güzel anlatılmış hissettiklerimiz….çok güzel gerçekten🤍

    YanıtlaSil
  17. Adsız2/03/2024

    Okurken ağlatan yazınız kaleminize sağlık Allah o mutlu günleri en kısa zamanda nasip etsin inşallah 😥

    YanıtlaSil
  18. Adsız2/03/2024

    Gerçeğe yakın olan her zaman kazanır.. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  19. Adsız2/03/2024

    Dede ve torunu... Filistindeki dede ve torun zihnimize kazındı...Ne güzel anlatmışsınız. Kaleminize, yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Elif Uçar2/03/2024

    Dedeler torunları, anneler yavruları, babalar aslanları…vicdanlar ve vicdan yoksunları…

    YanıtlaSil
  21. Adsız2/03/2024

    orada yaşananları gördükçe kendimi sorguluyorum bnm başıma gelse ne yaparım nasıl sabrederim ne tepki veririm. nasıl böyle vazgeçebiliyorlar bizim bilmediğimiz görmediğimiz ne bilip görüyorlar. her sahne de kendimize dönüp bakmalıyız. evladından vazgeçiyor orada baba ALLAH'ım Sen al kanımdan canımdan yeter ki benden razı ol diyor. RABB'im bizlere de güçlü iman samimiyet nasip etsin... Ftm Dlkn

    YanıtlaSil
  22. Adsız2/03/2024

    Çok etkileyici güzel bir anlatım olmuş 🌸 kaleminize sağlık...masumların kalplerinin güçlendiği şu günlerde onların safında var gücüyle durabilenler olmak dileğiyle

    YanıtlaSil
  23. Birgül2/03/2024

    Filistin halkı çok zulüm gördü ama bize ve dünyaya çok şey öğretti. Allah onları muzaffer eylesin.

    YanıtlaSil
  24. Tuba S2/04/2024

    Öyküler aynı isimler farklı da olsa
    Asla normalleştirmememiz gereken bu acılar elbet bir gün biter yeter ki doğru yere teslim olalım...

    YanıtlaSil
  25. Esra Polat2/05/2024

    Yüreğinize,kaleminize sağlık çok güzel anlatmışsınız; Dünyanın küçücük bir coğrafyasında uygulanan zulüm,eziyet,soykırım o denli büyükki kilometrelerce ötede bizlerin ve tüm dünya insanlarının yaşamlarının tam ortasında hissediliyor.Bir kaşık yemek yerken, bir yudum su içerken ,çocuğumuzun başını okşarken içimiz kan ağlar oldu. Ey masum insanlar yanınızdayız ,dualarımızda,yazılarımızda,kalbimizin en derinindesiniz.
    Tekrar yüreğinize, kalemimize sağlık....

    YanıtlaSil
  26. Kötülere karşı, iyilerin ayaklarının sağlam basmasını dilerim. Masumlar her zaman masumdur.

    YanıtlaSil
  27. Adsız2/05/2024

    Rim ve dedesi gözümde canlandı. Rabbim acılarını hafifletsin. Kaleminize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  28. Adsız2/06/2024

    Çocuklar ve yaşlılar ne kadar birbirine benziyorlar, o yüzden o kadar iyi anlaşıyorlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız2/07/2024

      Gerçek mutlaka gerçekleşir.

      Sil
  29. Adsız2/16/2024

    Gerçeğe uyumlu yaşayan her zaman kazanır...

    YanıtlaSil
  30. Adsız2/17/2024

    Rim ve Dedesi ve Rimden dedesine kalan tek küpe. Çok acı veren bir şahitlik. Rabbim yardımcısı olsun hepsinin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...