Ana içeriğe atla

Sabah Yürüyüşü Notları: Eğitim okul da mı başlar?

 Bir sabah yürüyüşünde

İnsan bazen bir manzarayı değil, bir toplumsal fotoğrafı seyreder yürürken. Dün sabah yürüyüşümde karşılaştığım bir sahne, bana küçük davranışların büyük etkisini hatırlattı. Gün aydınlanmak üzereydi. Yerlerde çiğ ve havada nefis bir koku vardı.  Sokaklar hafif hafif hareketleniyordu. Sabah yürüyüşlerimle yeni evimizin mahallesinde hem geldiğimiz yeni çevreyi tanıyor hem de sporumu yapıyordum. Henüz tanımadığım sokaklar, yeni köşeler, farklı evler vardı bolca. Sokağın köşesinden döndüğümde mahalledeki okulun önüne geldim.

Okul Kapısında

Araçlar kapının önünde sıraya dizilmişti. Veliler direksiyon başında, gözleri telefonda ya da boşlukta.  Fabrikada bant sistemi gibi bahçe kapısına yakınlaşıp, çocuğunu indiriyordu. Arka arabadakiler sıranın onlara gelmesini bekliyor ve tam kapının önüne gelince duruyorlardı. Az geride indirseler çocukları sanki polis ceza kesecekti. Her şey o kadar mekanik, o kadar alışılmıştı ki…

                                                  c       

Kapıda bir görevli vardı. Her araca sırayla yaklaşıyor, büyük bir ciddiyetle eğilip kapıyı açıyordu. Çocuklar araçlardan iniyorlardı: 10, belki 12 yaşlarında.

·         İlk araç geldi.

Kapıyı açtı.

Çocuk indi.

·         İkinci araç geldi.

Kapıyı açtı.

Çocuk indi.

·         Üçüncü araç geldi.

Kapıyı açtı.

Çocuk indi. Ve yürüdü çocuk. Kapıyı dahi kapatmadan.

Üniformalı orta yaşlarını geride bırakmış adam kapıyı açarken, yüzüne bile bakılmıyordu. O kadar görünmezdi ki, varlığı bile fark edilmiyordu. Sanki kapı kendiliğinden açılmış.  Sanki orada biri yokmuş gibiydi. İnen çocuklarda ne bir selam ne bir sabah vardı. Yüzlerde ne okul heyecanı ne merak, ne uykulu bir gülümseme.

Eğitim Evde Başlar: Küçük Davranışların Büyük Etkisi

Yürümeyi bıraktım.“Sanki o olmasa kapıyı açıp inemeyecekler.  Çocuklara seslenmemek için zor tuttum kendimi. “Babanızın uşağı mı var burada, hayırdır?”  Sadece ben görüyor olamazdım herhalde. Ama öyleydi. O kadar aciz göründüler ki gözüme o an. Adamsa ne kırgın görünüyordu, ne şikâyetçi. Yüzünde ne öfke, ne beklenti. Bu durumu normalleştirmişti anlaşılan.  O da “günaydın” demiyordu.  Belki de artık kimse demiyordu.

Sanki sabahlar böyle yaşanmalıymış gibi.

Sanki herkes rolünü biliyor, kimse sahneden çıkmıyormuş gibi. Sadece geçip gitme hâli. Sanki sabah, bir başlangıç değil de… Bitirilmesi gereken bir işlem. 

Sanki okul, sadece girilmesi ve çıkılması gereken bir bina.

Sanki insanlık, zil çalana kadar askıya alınmış.

“Ben olsam selam verirdim,” dedim içimden. Ama o kalabalıkta ben de bir şey demedim.  O an durdum. Sadece izledim. Sonra, tebessüm ederek karşı kaldırıma geçtim. Adam beni görmedi tabii.

Ve düşündüm:

Bir çocuğun sabah selamı, teşekkür etmesi, göz teması kurması gibi en temel davranışlar okul müfredatında yok. O yüzden bunlar evde öğrenilir. Eğitim ailede başlar. Onun sorumluğunu alan ebeveynlerde iş biter. Ailede müfredat sabah sofralarında, kapıdan çıkarken, yolda yürürken başlar. Çocuğa selam vermeyi öğreten, teşekkür etmeyi hatırlatan, insanı fark etmeyi öğreten en yakınındakilerdir.

Bir çocuğun “günaydın” demesi, sadece bir kelime değildir. Onun ile ilgili o kadar çok şey anlatır ki. Bir çocuğun sabah kapısını açan görevliyi fark etmesi, ona selam vermesi, teşekkür etmesi… Bunlar küçük ama köklü davranışlardır.

Ve bu davranışlar, okul kapısında değil; evin kapısında başlar.

Belki Yarın Sabah…

Ve belki…

Yarın sabah, durmam sadece.

Konuşurum.

Yaklaşır  ve “Günaydın,” derim.

Belki bir çocuk duyar.

Belki bir veli fark eder.

Belki bir görevli gülümser.

Belki bir şey değişir.

Belki görünmeyen biri,  o sabah görünür olur.

Eve Dönerken Aklımda Deli Sorular

·         Ne zaman göz göze gelmekten vazgeçtik?

·         Ne zaman bir selam vermek, “günaydın” demek gereksiz oldu?

·         Tebessüm etmeyi ne zamandan beri çok görür olduk?

·         Eğitim gerçekten okul binasında mı başlar, yoksa öncesinde mi?  

Yorumlar

  1. Sevinç10/20/2025

    Aile de öğrenmiş olsa da, çocuklar telefon ve tabletlerde vakit geçirmeye devam ettikçe Aileden kaçmaya ve bireylerle ilişki kurmamaya devam edecektir...

    YanıtlaSil
  2. Sıcak ve tebessümlü merhaba, bir selam insanın gününü güzelleştiriyor... :) çocuklarımıza gerçekten bu konuda örnek olabilmek ve teşvik etmek gerçekten çok önemli... hayatın duygusu olmayınca aynı obotik hareketler oluyor gibi.. yazanın ellerine sağlık...:)

    YanıtlaSil
  3. Egitim ailede başlar tabi... Henüz okula başlamadan daha çok küçük yaşlarda başlamalı. Örnek olarak başlamalı. Aileler davranışlarıyla çocuklarına örnek olmalı.
    Ne kadar güzel bir farkındalık... Etrafa dikkatli bakıp fark ediyor olmak çok kıymetli. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir konuya değinmişsiniz. O kadar hayatın içinden ve o kadar gerçek. Tamamen hislerime tercüman oldunuz. Bizim mahalledeki okulun girişinde de aynı bu sahneler var. Karşılama vedalaşma bunlar en temel insani davranışlardan.

    YanıtlaSil
  5. Aslında ne kadar basit bir konu gibi öyle değil mi? Selam vermek, tebessüm etmek, hal hatır sormak, çevremizde bize hizmet eden insanlari fark etmek, onlara deger verdiğimizi hissettirmek... Birilerinin hayatına küçük ama güzel dokunuşlar yapmak..
    Ve bunlari çocuklarımıza da öğretmek... Anne baba yapmiyorsa çocuk da ailede ne görürse onu yapıyor.

    YanıtlaSil
  6. Kısa bir süreliğine konakladığım yer okulun yanındaydı. Her sabah o mutsuz ve umutsuz suratları görmek beni çok düşündürmüştü.

    Ve zihnimden geçen birçok soru... Bir insan okula neden gider? Hayat bilgisi mesela... Ne kadar bana hayatın, daha kaliteli yaşamın bilgisini verdi? Bir sürü çocuk, genç her sabah gözünü ne için açıyor? Ve daha fazlası...

    Ne güzel, Ne zaman göz göze gelmekten vazgeçtik?
    Ne zaman bir selam vermek, “günaydın” demek gereksiz oldu?
    Tebessüm etmeyi ne zamandan beri çok görür olduk?

    İnsanın göz göze gelmekten kaçtığı da, yok saydığı da, tebessümü fazla gördüğü de kendisi miydi?

    YanıtlaSil
  7. Hülya Ş.10/20/2025

    Günaydın:)) Günümüzde Unutulmuş bir kelime gibi olsada , geleneksel bir kelime gibi anılsada, Sanada günaydın
    Samimiyete, günaydın😊

    YanıtlaSil
  8. Gülümsemenin teşekkür etmenin kıymetini tekrardan bizlere hatırlattınız 💕

    YanıtlaSil
  9. Tuğba AK10/20/2025

    Çocuklarımıza "günaydın" demeyi bile öğretemez hale geldik. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz... Herkes ekran, telefonlarda boğuluyor, çocuklarıyla ilgilenmeyi unutuyor... Eğitim evde başlar....

    YanıtlaSil
  10. Ay Allah razı olsun, hislere tercüman bir yazı olmuş, ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Oysa eğitim hayatın kendisi, maalesef unuttuk...teşekkürler

    YanıtlaSil
  12. Yaşıyorsa selamet, öldüyse Rahmet olsun, Türkçe öğretmenim, Nursen Özkarslı. Hiç değilse adı burada geçsin) 'Uyanır uyanmaz gördüğünüz her şeyi selamlayın' derdi. O selamlar sizi hayata hazırlar ...

    YanıtlaSil
  13. Küçük Davranışların Büyük Etkisi...teşekkürler. Küçük bir Selamın, teşekkürün yaydığı enerji...kime iyi gelmez ;)

    YanıtlaSil
  14. Ne güzel farkındalık oluşturan bir yazı. Yetiştirme aile de başlar. İyi evlatlar yetistirebilmek ümidi ile....
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  15. Ne kadar normalleştirmişiz bazı iticiliklerimizi... Emeklerinize sağlık yazı için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  16. Eğitim, anlayış, merak. Toplumda bireysellik arttıkça bağlar Zayıflıyor

    YanıtlaSil
  17. Değerleri hatırlatan bir yazı . Tşkrlr

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...