Omuzlarının biraz altındaki
saçları, hafif kıvrımlı bir şekil almıştı. Gözleri hala canlı canlı bakıyordu.
Simsiyah ve iri gözleri geçen yıllara rağmen hiç değişmemişti. Ama göz
kenarları artık yılların izleri ile kırışmıştı. Güzel bir kadındı Rüya.
Gençliğinde, okul hayatı boyunca çok erkeğin gönlüne bir dokunmuştu.
Babasının rıza verip, biraz da
ısrarla tavsiye ettiği delikanlı ile bir yol çizmeyi kabul etmişti. Ne de olsa
baba tavsiyesiydi. Onu seven bir baba, herhalde “onun mutluluğunu düşünmüş ve
öyle tavsiye etmiştir”, diye inanmıştı. Gönlünden geçenlere göre değil,
mantıklı bir düşünceye göre hayatının en önemli kararlarından birini vermişti.
Evlenmişti Arda ile. Onu
tanıyamadan olup bitmişti hızlıca her şey. Rüya, aldığı terbiye ve ahlak
anlayışı ile iyi bir eş olmaya çalışmıştı. Arda çalışıyor ve çalışıyordu. Kendi
işini kurmuştu. Yavaş yavaş ve ufak adımlarla hep ileriyi hedeflemişti.
Hedefine de ulaşmıştı. İşlerini çocukların dünyaya gelmesine paralel büyütmeye
başlamıştı. Büyüdükçe kazançları artmış ve hayatları da değişmeye başlamıştı.
Sadelik ve temel prensiplerle
dolu hayatları bambaşka bir yöne doğru gidiyordu. Önce kılık kıyafetleri, sonra
gezdikleri yerler değişmişti. Bir süre sonra işyerine sığamadığından yepyeni
bir binaya taşınmıştı Arda. Bu arada ekipler kuruyor ve şirketini genişletiyordu.
Büyüme ve kazanma hırsı hiç bitmemişti. Çok çalışma mesaileri de hiç
azalmıyordu. Rüya çoğu akşam sofrasını hazırlayıp yalnız başına yemek yemek
zorunda kalıyordu.
Evler, arabalar ve onları
kapsayan somut her şey değişmeye ve çok güzel olmaya başlamıştı. Kullandıkları
bir çatal bile artık ya bir tasarım ya da güçlü bir markaydı. Arda, somut
güçleri olan bir adam olmuştu. Rüya bu değişimler içerisinden geçerken
sevinmeli mi üzülmeli mi çözemiyordu. Dış dünyasındaki her şey güzelleşiyordu
ancak hayatı da güzelleşiyor muydu anlayamıyordu. Ara ara derin düşüncelere
dalıyordu. Evlerini daha büyük bir evle değiştireceklerdi. Yine daha büyük ve
daha güzeli ile. Arda ile olan bağı aynı şekilde büyüyüp güzelleşmiyordu.
Aksine azala azala incelen bir bağ olmuştu. Koptu kopacak durumdaydı.
Eve gelmekte zorlanan bir eşi
vardı artık. Önceden ara sıra olan durum son zamanlarda genel ahvali olmuştu.
Her akşam aynı hüzünle yatağına giriyordu. Kurulup yalnız beklenen sofralardan,
yalnız kalınan gecelere dönüşmüştü. Artık şüphe dolu bekleyişler dönemine
girmişti. Nadir karşılaşmaları olduğunda ise hesap sormalar ve bitmeyen
tartışmalar ile geçiyordu. Büyüyen ev duvarları tartışmalara şahit olabilmişti
sadece. Rüya her geçen gün kendi yalnızlığı ile içine dönüyordu. Mutsuz bir
moda bürünmüştü. Tek yüzünün güldüğü konu çocuklarıydı.
Ancak her evlilikte olduğu gibi
eşler arasında olan problemler çocuklara da yansıyordu.
Yıllar yalnızlık hissiyatı ile
akıp gitmişti. Çocuklar da büyümüştü. “Ayrılmalı mı ayrılmamalı mı” diye karar
verememek, hayatından çok fazla çalmıştı.
Bir gün otuz yıllık evliliğinde
ne kadar az süre yüzünün güldüğünü fark ettiğinde, daha fazla böyle devam
edemeyeceğine karar verdi. Akıp geçen zaman içerisinde elini uzatıp veremediği
kararı verdi. Karar verdi ama acısıyla yıllar geçmek bilmedi. Her gün “Ben sana
otuz yılımı verdim” deyip durdu.
Rüya gerçekten bir otuz yıl
vermişti ömründen. Belki ömür yarısıydı, belki fazlasıydı. Ancak kimse ona
bekle dememişti, kimse ona sabret bile dememişti, kimse ona farklı davran veya
tepkilerini değiştir de dememişti. Onu durduran ne olmuştu? Veya değişmesini
engelleyen?
Bazen insanlar cesaretlerini,
Bazen insanlar sabırlarını,
Bazen insanlar güçlerini,
Çoğu zaman da sevgilerini,
Yanlış yerlerde harcadıklarından, doğru yerde kullanma
haklarını kaybederler. Kaybedilen şey bir türlü gelemeyince, yılların
kararsızlıkla akıp gitmesi farz olur. O zaman “Ben ona otuz yılımı verdim” kaçınılmaz
bir son olur.
Okurken içimizden geçip yaşadığımız bir makale oldu
YanıtlaSilBoşa harcanmıssa bir zaman 3 yıl da bir ömür, 30 yıl da... Elinize sağlık 🌷
YanıtlaSilNeyi nerede harcıyoruz sahiden? Bunları düşünmemizi sağlayan çok güzel bir yazı olmuş… kalemnize sağlık
YanıtlaSilYanlış yerde harcadıkları… Ne kadar üzerime düşünülmesi gereken cümle, doğru yerde, doğru tepki ve hisler ile inşAllah 🙏 Kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilZaman ,ömür bir kere veriliyor ama ne yazıktır haybeye harcanıyor. Kaleminize sağlık 🙂
YanıtlaSil👍🏼
YanıtlaSilÖyle geçerli bir yasa ki.. Yanlış kişiye tebessüm edince, doğru kişiye tebessüm etme hakkınız olmuyor...
YanıtlaSilHep aynı tepkileri verip farklı sonuçlar almayı bekleye bekleye onlarca yıl heba oluyor...
YanıtlaSilOkurken insanın aklına boşa geçirdiği tüm şeyler sıralanıyo.
YanıtlaSilBir Ömür heba etmeden inşallah ...
YanıtlaSilİnsanın en büyük yanılgısı her şeyin bir süresinin olduğunu unutması. Deneyim transferi yaparak verilen süreyi en verimli kullanmak doğru olan🌻
YanıtlaSilElinize sağlık 🌷
YanıtlaSilÇok üzücü bir hayat...İnsan hayatta doğru kişilere doğru bedelleri ödemezse kaçınılmaz son olacağı cok güzel anlatılmış...teşekkürler
YanıtlaSil