Ana içeriğe atla

DEĞİŞİME CESARETİN VAR MI?


Kahve rengi saçları, gözleri ile aynı tonda olan bir gençti Alper. Saçları kıvırcıktı. Bu onu daha da sevimli gösteriyordu.

Annesinin bir tanecik oğluydu. Onu sarıp sarmalamayı, yedirip içirmeyi görev edinmişti. Annesi, boyu uzasın diye beslenmesinde dikkat eder, özellikle yoğurt, peynir tüketsin diye uğraşırdı.

Ama Alper peynirin kokusuna dahi dayanamazdı. Yıllar içinde dayanamadıklarına yoğurt, sirke, turşu, limonu bol salatalar da eklenmişti.

Sabah kahvaltısında o gün gördükleri ile yüzü hemen ekşidi. “Hayatta yenmez bu! İğrenç!”.  Kahvaltıdan bir şey yemeden kalktı. Pilot okulu seçmelerine çok az zaman kalmıştı. Akademik olarak gayet iyiydi. Fakat boyu tam sınırdaydı. Ya sadece boy nedeniyle okula kabul edilmezse ne yapacaktı?

Kuzeni Nazlı’ nın derdi bambaşkaydı. Acaba gerçekten gereksiz endişelerle hayatı kendine zorlaştırıyor muydu? Köpekten o kadar korktuğu için sabah yürüyüşüne çıkamıyordu. Denizi çok seviyor ama kafasını suya sokmaktan korktuğu için arkadaşları gibi eğlenemiyordu. Çekirgelerden korktuğu için akşam bahçeye çıkamıyordu. Acaba bu korkularını aşması mümkün müydü?

Yakın arkadaşı Yasemin kendi kendine söyleniyordu. Arkadaşları onu uyarmış ama kulak asmamıştı. Neden her tanıştığı insana bu kadar hızlı güveniyordu? Bu kaçıncıydı. Tabii ki verdiği borcu geri alamamış, biraz ısrar edince de karşısındaki bambaşka bir yüzünü göstermişti. Oysa ne kadar nazik, sevecen, arkadaş canlısı gibi görünüyordu. Nasıl da bu kadar yanılabilmişti? 

Şu kısacık hayatta insan konforlu yaşamak ister. Yanılmadan, düşüp şaşmadan, zarar görmeden hayatını sürdürmek mümkün müdür? Korkuların, endişelerin, takıntıların üstesinden gelmenin bir yolu yok mudur?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın kendisine daha yakından bakmasını sağlar. Neyi neden yaptığını, yanlış yolda ilerlerken nasıl geri döneceğini anlaması için rehberlik yapar.

İnsan doğuştan mükemmel işleyen bir mekanizma ile doğar. Kalbin atışı kusursuzdur. Koşarken hızlanması, oturunca yavaşlaması, tansiyonun buna uyum sağlaması, gereken organa gereken besini ve oksijeni ulaştırması mükemmel bir sistemdir. Tehlike anında sindirim sisteminin geçici olarak çalışmayı durdurması, kanın kol ve bacaklardaki kaslara verilmesi tesadüf değildir. İnsan böylece savaşmak veya kaçmak için gerekli enerjiye sahip olur.

Korkular da aslında bir tehlike anında kişiyi korumak içindir. İnsan tehlikeyi sezip tedbir alınca zarardan kurtulur. İğrenme duygusu; sağlığı tehdit eden şeylerden uzak durmak, onları tüketmemek için gereklidir. Böylece sağlıklı kalmak mümkün olur.

Fakat insan, yanlış seçimleri ile, zamanla tüm bu faydasına olan sistemleri bozar. Kendisine fayda veren bir yiyeceği tadı çirkin veya kokusu kötü olarak kodlar. Ve ondan uzak durur. Faydasından mahrum kalır. Zıttında; zarar veren sigara, alkol gibi bir maddeyi lezzetli, güzel olarak kodlar ve zarar görür. Bazen de tehlikeli olmayan bir köpeği, bir böceği tehlikeli olarak kodlar. Boşuna yıllarını gereksiz korku içinde geçirir. 

Bu kodlamaları yapan insanın kendisi olduğuna göre değiştirmek neden mümkün olmasın? Gereksiz korkular, endişeler yerine hayatı her gün daha iyiye doğru yol alarak yaşamak daha güzel olmaz mı? İnsanın seçim hakkı olduğunun farkında olması daha güzel bir hayatın ilk basamağıdır.

Tüm canlılar içinde seçim hakkı sadece insana özgüdür. Bir göçmen kuş canı sıkıldığında göç rotasını değiştirmez. Bir kiraz ağacı değişiklik olsun diye erik vermek istemez. Sadece insan karar verir, seçim yapar. Bu nedenle de insan bazen doğruyu seçerken bazen de yanılır.  

İlk kez yanlış yaptığında içinde bir yerlerde rahatsızlık hisseder. Aynı yağı azalan arabanın uyarı sinyalinin yanması gibi. Fakat akılsız sürücü yağı doldurmak yerine o uyarı sinyalini keserse motor yanar. İnsan da onu uyaran, yanlışa gittiğinin işaretini veren, vicdanının sesini dinlemezse zarar görür. Kendisine verilen donanımı doğru şekilde kullanabilen insan hayatta en az zararla en çok faydaya doğru yol alır.

Alper peyniri sevebileceğini bilseydi, boyu ile ilgili bu sıkıntıları yaşar mıydı? Nazlı gereksiz endişelerinden kurtulsaydı hayatı daha konforlu olmaz mıydı?  Yasemin insanlara ne zaman ne kadar güvenebileceğini bilseydi daha huzurlu yaşamaz mıydı?

Cevaplar ve daha fazlası Deneyimsel Tasarım Öğretisi “Kim Kimdir?” seminerinde. Öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık olanlar için… Ön yargılardan kurtulmaya, daha iyiye yelken açmaya,  değişmeye cesareti olanlar için…

 


Yorumlar

  1. Adsız7/18/2025

    Ahh o yanlış kodlamalarımız yok mu o yanlış kodlamalarımız..

    YanıtlaSil
  2. Adsız7/18/2025

    elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...