Elif, otuzlarında, kahverengi saçlı, gülünce gamzeleri çıkan ufak tefek bir kadındı…Bedeni gibi, Elif’in evi de küçücüktü. Evi küçük olmasına rağmen, her odasını birbirinden farklı, rengarenk saksı çiçekleri ile donatmıştı. Ufacık balkonunu da pazardan aldığı üç beş aksesuarla güzelleştirmişti. Evine gelen herkes, girer girmez "Şu evde huzur var !" derdi. Elinin değdiği her şeyi, sihirli bir değneği varmışcasına güzelleştirirdi.
Sabah,
çiçeklerini güzelce suladıktan sonra, çok sevdiği arkadaşı Ayşe ile buluşmak
üzere evden çıktı. Yolda yürürken, her yerde duyduğu, yeni çıkan şarkıyı
mırıldanıyordu. Yaz sıcağı iyice bastırmıştı. Herkes sıcaktan yakınırken, Elif sabah
serinliğinde yürüyüşe çıkardı. Yolda yürürken önüne çıkan ufak tefek
çöpleri toplardı. Bunu insanlara açıklayamasada, yaptığı en ufak iyiliğin,
hayatta bir karşılığı olacağına inanırdı. Her neyle ilgileniyorsa, keyifle
yapardı. Başına her ne gelirse gelsin, moralini bozmadan sebebiyle ilgilenirdi.
Ayşe ise ondan çok farklıydı. Karşılaştığı en ufak olumsuzlukta, çok mutsuz olur ve çözüm aramak yerine, hep şikayet ederdi. Hevesle girdiği işlerde başta sorun olmasa da bir süre sonra problem yaşar ve insanlardan dert yakınırdı. Bir kursa yazılsa, idare ile ya da arkadaşlarıyla mutlaka sorunlar yaşardı. Yeni bir yere taşınsa, ya evle ilgili ya da komşularla ilgili şikayetleri olurdu. Ayşe’yi duyan birisi, onu dünyanın en talihsiz kişisi olduğunu sanırdı. Halbuki hayatına, dışardan bakınca, her şey yerli yerindeydi. Şikayet sanki hayatının rutinlerinden bir parça olmuştu. İnsan, şikayet edince mutlu olabilir miydi?
Bu kez buluştuklarında da Ayşe yine şikayetlere başlamıştı. Nasılsın faslına bile geçmeden, kendine yol vermeyen arabalardan dert yandı. Halbuki kendisi de araç kullanırken kimseye yol vermezdi. Sonra belediyenin iş bilmezliğine geçti. Bir yıldır sürekli yolda problem yaşadığından şikayet ediyordu.
O
gün Elif dayanamayıp sordu;
-
Ayşecim bu konudaki şikayetini
dile getirmek üzere belediyeyi aradın mı hiç?
-
Hayır, bu benim görevim değil
ki!
-
Peki, şikayet edince hayatında yaşadığın
problemler çözülüyor mu?
- Hayır ama Elifcim, o zaman hiç konuşmayalım mı? Dertleşmeyelim mi?
Aslında Ayşe, onun konuşup, konuşmamasından bahsetmiyordu. Bu sorunun cevabı çok basitti. “Evet, çözebiliyorum” ya da “Hayır, çözemiyorum” olmalıydı. Ama Ayşe’nin verdiği cevaplara bakınca, düşünce stilini anladı. Kendisine sorulan sorunun, zihindeki değerlendirme süzgecinden geçmediği çok açıktı. Geri bildirim almaktan hoşlanmaz, çabuk sinirlenir ve ses tonunu yükseltirdi.
Zeynep, en yakın arkadaşına çoğu zaman, destek olmak istemişti. Ama o dertlenmekten, kendisine söylenenleri pek duymazdı. Defalarca;
Şikayet eden insanın mutlu olamayacağını,
Şikayet eden insanın elinden,
çözüm hakkının alındığını,
Karşılaştığı her problemin mutlaka bir çözümü olduğunu,
Şükür eden insanın hep daha fazlasını elde ettiğini, anlatmaya çalışmıştı. Ama ya sözü kesilmiş ya da konu değiştirilmişti.
Zeynep, onlarca insana yardımcı olup, en yakın arkadaşına yardımcı olamamanın hüznünü yaşıyordu. Fakat hayatta her insana seçim hakkı verildiğini ve insanın seçimlerine göre de bir hayat sürdüğünü de biliyordu.
Bu buluşmalarında da arkadaşına yardımcı olmak istemişti. Ama Ayşe yine benzer tavırlar sergilemişti.
Elif o gün eve dönerken, zihninde yine bir sürü olumsuz düşünce vardı. Az yolu kalmıştı. Önündeki aracı sollarken, büyük bir gürültü ile çarptı. Neye uğradığını şaşırdı. Yandaki araçta iki tane küçük çocuğun olması, onu iyice dehşete düşürmüştü. O anda donup kaldı. Adeta arabanın koltuğuna mıhlanmıştı. Şoförün indiğini görünce, kendisi de araçtan sendeleyerek indi. Ne diyeceğini şaşırdı. Dilinden sözcükler çıkmıyordu. Çarptığı aracın şoförü, Elif’in durumunu anlayınca; “Sakin olun, biz çocuklarla gayet iyiyiz. Siz de iyi misiniz?” Diye sordu. Elif hatalı olduğunu biliyordu. Adamın bu sakinliği, onu daha da şaşırttı. Kendisi onun yerinde olsa, bağırır çağırır ve soluğu en yakın karakolda alırdı. Adam, şikayetçi bile olmamıştı. “Bir insan böyle bir durumda, nasıl şikayetçi olmaz?” diye düşünmekten kendini alamadı.
Hayat, sanki Elif’e ders vermek istiyordu. Karşısına kendisinin tamamen zıttı olan biri çıkmıştı. O gün kazadan çok şey öğrendi. Affetmek büyük bir erdemdi. Kusurlu olmasına rağmen, affedilmek ise mutluluk vericiydi. Bu durumda bile şikayet etmeyen kişiyi çok takdir etti.
Elif, Zeynep’in defalarca anlatmaya çalıştığı sözleri geç de olsa anlayabilmişti. Eve varır varmaz, onu aradı. Başından geçenleri anlattı. Arkadaşına, daha da önemlisi kendisine bir söz verdi. Artık hayatından şikayeti, tamamen çıkaracaktı.
Ellerinize sağlık 👏
YanıtlaSilİnsan çözümü bulmak yerine şikayet etmeyi saha çok seviyor. Bedelsiz olan kişinin ahvali sadece şikayet etmek ...Bu yüzden de hayatta marufetlenemiyorlar. Kaleminize saglik🍉
YanıtlaSilŞikayet eden insan çözümsüzlüğün girdabına düşmüş demektir. Maalesef sürekli aşağıya çeker kendini. Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilÇağın vebası şikayet…
YanıtlaSil