Ana içeriğe atla

MOR MENEKŞEM


Günün erken saatleriydi. İpek içindeki heyecanı fazla göstermemeye çalışarak okulu için bir sınava gitmesi gerektiğini söyledi anne babasına. Güzel bir fakültenin hazırlık sınıfında okuyan henüz on dokuz yaşında, içi umutla dolu pırıl pırıl bir genç kızdı. Annesinin “Mor Menekşem” diye sevdiği bembeyaz teni, derin bakan kahverengi gözleri ve minicik biçimli bir yüzü vardı.

 

Yumuşacık uzun gür saçlarını arkaya savurarak “Ben ufak bir kahvaltı hazırlayıp erkenden kaçayım.” diyerek lafları ağzında yuvarladı. Biraz gizemliydi. Ancak o sabah pek bir şey anlatacağa da benzemiyordu. “Sınav saatinden önce yerimde olmak istiyorum” diye sözlerine ilave etti. Babası kendisini sınav salonuna götürebileceğini söylese de her işini kendi halletmeye alışmış olan İpek “Siz pazar keyfi yapın; ben rahatça gidebilirim merak etmeyin” diyerek evden çıktı.

 

İpek ailede üç kardeşin en küçüğü; tabiri yerindeyse ailenin tekne kazıntısıydı. Evin en küçüğü olarak hep kapıyı açan, bakkala ekmek almaya giden aynı zamanda sosyal, dışa dönük ve eğlenceli bir kızdı. Annesi; onu “Mor menekşem, sürpriz bebeğim” diye sever her sevdiğinde ALLAH’ ına şükrederdi.

 

Annesi Seher Hanım bir dershanede hocaydı. Çalışırken ilk iki çocuğunu doğurmuş ve çocuklarını büyütmek oldukça zahmetli olmuştu. İlki kız sonraki erkek olan iki çocuğundan sonra bir daha çocuk sahibi olmayı hiç düşünmemişti. Eşi Ahmet ise çocukları çok sever hep üçüncü bir çocuğu olmasını hayal ederdi. Hatta İpek’in abla ve abisi de annelerine sık sık kardeş isteklerinden bahsederlerdi. Hele dayılarının bir kız çocuğu olup da sürekli onu sevmeye gidip gelirken bu kardeş tutkuları iyice artmıştı. ALLAH’ ın takdiridir ki herkes bu kadar istekli iken Seher hamile kalmıştı. Seher’in düşünmediği bir durum olsa da İpek’in yüzünü ilk gördüğü an, zor geçen hamilelik süreci de hafızasından silinip gitmişti. İpek’ in ablasıyla on iki, abisiyle sekiz yaş arası vardı. Hep birlikte onunla özenle ilgilenip, sevgiyle büyüttüler.

 

Genelde de böyle değil midir? Sonuncu çocuklar kendi kendine büyürler çoğu zaman. Ya da çocuk büyütmede ustalaşmış olur artık anneler. Ama sadece büyütmek değildir mesele; önemli olan onu yetiştirmektir. Yani hayata hazırlamak. İlk bebek özene bezene beslenir, her şeyi saatinde yapılır. Uykusu banyosu düzenlidir. Ev ona uymak zorundadır. Küçük ise evin düzenine uyar. Büyük düzenli doktor kontrollerine götürülür, küçük ise sadece hasta olunca. Ailenin bütçesinin daha kısıtlı zamanlarına denk düşen ilk çocuklar daha bedellidir aslında. Onlar daha çok ayaklarının üzerinde dururlar.

 

Ama işte İpek’te sanki ailenin ilk çocuğu gibiydi. Hep abi, ablasına yetişmeye çalışırdı. Daha üç yaşlarında iken annesi “Çizgi film açayım mı?” diye sorduğunda “Ben bebek değilim ki” diye cevap verir, daima büyüdüğünü ispat etmeye çalışırdı.

 

Aslında evin en küçük çocuğu olmak; anne, babanın acemilik dönemini atlattığı zamana denk gelmek demektir. Daha eski dönemlerde evin en küçüğü olmak belki daha zordu. Onlara yeni bir şey alınmaz erkeksen abinin, kızsan ablanın eskilerini giydirirlerdi. Yani çok güzeldir evin küçüğü olmak. Yaşlar büyüse de aile içerisinde hala “O küçük” denir. Bu duruma doğuştan torpilli olmak denir.

 

Genelde bütün ideallerini ilk çocuklar üzerinde gerçekleştirmeye çalışan, ancak bunun mümkün olmadığını yaşayarak gören anne-baba biraz yumuşar. Son çocuğa karşı daha az kuralcı ve daha az talepkâr olur. Her şeyden önce son çocuk anne baba baskısına daha az maruz kalarak büyüdüğü için şanslı denilebilirler. Belki de İpek’te bu sebeple şanslıydı.

 

O gün İpek’in kuzeni Nihan’ın doğum günü vardı. Seher ve Ahmet akşamüstü mekâna doğru yola çıktılar. Telefon çaldığında Seher, İpek’in aradığını görerek telefonunu açtı. İpek dışarıdan TOEFL sınavı vererek hazırlığı atladığını anlatıyordu. Sesindeki mutluluk tarif edilemezdi.

Bunun için sınava girdiğinden bile ailesinin haberi yoktu. Bu haber anne babayı çok sevindirdi. Babası derin bir nefes aldı. Gözleri buğulandı. Demek ki kızının sabahki gizemi buydu. Annesi “Yolun açık olsun Mor Menekşem” diye içinden geçirerek şükretti.

 

İpek ödemesi gereken bedelleri ödemiş ve sonunda isteğine kavuşmuştu.

 

 

 

 

Yorumlar

  1. Adsız6/08/2025

    Elinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  2. Adsız6/08/2025

    Ellerinize sağlık ne güzel anlatmışsınız...

    YanıtlaSil
  3. Adsız6/08/2025

    Çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  4. Adsız6/08/2025

    Mor menekşeyi çok iyi tasvir etmişsiniz. İlk çocuklar gerçekten tecrübesizliğin ürünü olur aslında en zor zamanları ve en az ilgili onlar görürler. Bu yüzden hayata daha fazla atılmak isterler. Tekne kazıntısı ise her zaman bizim gözümüzde daha şanslı olsa da aslında onların gözünden anlatmanız çok hoş olmuş. İpeğin gözünden önünde bir abla ve bir abisi var orada var olma savaşı içinde sizlere kendini ispatlaması için başarılı olma ve büyükçe davranmak zorunda olduğunu çok küçük yaşta anlamış. Bunun sorumluluğu içinde çok saygın bir üniversiteye kendi imkanları ile kazanıp ve hazırlığı da vererek ailesine destek olmuştur. İpek çok başarılı, özgüveni yüksek ve ilerde çok iyi bir iş insanı olacaktır. Yazınızı okuyunca gerçekten yaşamdan kendinizi buluyorsunuz. Bütün gerçekliği ile olduğu gibi yansıtmanız çok başarılı olmuştur. Yazılarınızı merakla okumayı bekliyorum. Sevgiyle kalın. Kürşad Aynas

    YanıtlaSil
  5. Zeynep Bozdemir6/08/2025

    Helal olsun İpek’e yolu da hep açık olsun❤️. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Adsız6/08/2025

    Bir bayram sabahı okuduğum ne güzel bir hikaye; sevgi dolu bir aile tablosu ve gururla büyüyen evlatlar. Sıcak akıcı bir anlatımla derin bir yazı yine, kendimizden…Yazarı tebrik ediyorum gün geçtikçe hikayelerini merakla bekler oldum kalemindeki ustalık detay örgü gittikçe güzelleşiyor.
    Esra Ertekin

    YanıtlaSil
  7. Adsız6/08/2025

    Anne ,baba ve çocuklar hayat yolunun temel taşları Aile olma yolculuğunu çok güzel anlatmışsın Canım arkadaşım.Gönülden tebrik ediyorum,kalemine sağlık
    Sibel AKBULUT

    YanıtlaSil
  8. Dünyaya gelen her evlat yaradan tarafından bize gönderilen bir emanet sadece. Onların sahibi değiliz. Biz, bize emanet edilen madeni en iyi şekilde işleyip mücevhere dönüştürmekle sorumluyuz.

    YanıtlaSil
  9. Beyhan Şahin6/08/2025

    Bütün çocuklarımız yavrularımız çok kıymetli tabii ama bir ailedeki çocukların kronolojik durumuna göre yaşam şekillenişini çok güzel ve samimi bir dille anlatmışsınız.👏

    YanıtlaSil
  10. Adsız6/08/2025

    Kalemize sağlık…

    YanıtlaSil
  11. Bazen biz çocuklarımız için en iyisini istesek de onlar kendi bedellerini kendileri oluşturur aslında bu sebeple onlara da doğru yerde doğru bedel Ödetmeyi göstermek en önemlisi

    YanıtlaSil
  12. Adsız6/08/2025

    Okuması çok keyifli bir yazıydı

    YanıtlaSil
  13. Adsız6/08/2025

    Bu hikayedeki İpeğimiz evin en küçük ferdi olarak, rahatlık tuzağına düşmeden sorumluluklarını almış , ne güzel olmuş , Allah hepimize böyle akıllı, , vicdanlı, sorumluluğunu bilen mor menekşeler versin , ne güzel anlatmışsınız , ellerinize sağlık 🙏

    YanıtlaSil
  14. Adsız6/08/2025

    Bu içten ve duygusal yazınızı büyük bir keyifle okudum. İpek’in hikâyesi, sade ama çok etkileyici bir dille anlatılmış. Özellikle aile içindeki sevgi bağı ve karakter derinliği beni çok etkiledi. Kaleminize sağlık, duygularınıza tercüman olmuş satırlarınız.

    YanıtlaSil
  15. Adsız6/08/2025

    Yazınız hem sıcacık bir aile hikâyesi hem de büyümenin duygusal bir özeti gibi. Karakterleri adeta tanıyormuşum gibi hissettirdi. Özellikle annenin sevgisi ve İpek’in içsel olgunluğu çok başarılı yansıtılmış. Kalbinizle yazdığınız çok belli, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  16. Adsız6/08/2025

    Yazınızı büyük bir dikkat ve duyguyla okudum.
    Anlattığınız her detay, içtenliğinizle örülmüş birer ilmek gibi geldi bana.
    İpek’in hikâyesi, aslında hepimizin içinde bir yerlerde yaşattığı sessiz büyüme çabasıydı.
    O sabahın gizemini son cümlelere kadar taşımanız çok etkileyiciydi.
    Anlatım diliniz o kadar sade ama güçlüydü ki gözümde tüm sahneler bir film gibi canlandı.
    Annenin “Mor Menekşem” deyişi bile tek başına bir roman karakteri derinliğindeydi.
    İpek’in küçük yaşına rağmen taşıdığı sorumluluk ve sessiz kararlılığı beni çok etkiledi, ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  17. Adsız6/08/2025

    Üç kardeşin içindeki bağlar, annenin zor bir dönemde doğurduğu sürpriz bebek,
    babanın hayalini kurduğu üçüncü çocuk… Hepsi o kadar içten yazılmış ki…
    Okuyucuyu bilgilendirmek değil, ona bir yaşam parçası hissettirmek istemişsiniz.
    çok teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  18. Adsız6/08/2025

    Aile yapısına dair sosyolojik gözlemleriniz çok kıymetliydi.
    İlk çocuk – son çocuk karşılaştırmanız derinlikli ve gerçekçiydi.
    Okuyucunun kendi çocukluğuna dönmesini sağlayan satırlardı bunlar.
    Bir yazıda empati duygusunu bu kadar güçlü hissetmek her zaman mümkün olmuyor.
    Ama siz bunu başarmışsınız.
    Karakter yaratımı konusunda oldukça başarılı bir iş çıkarmışsınız.
    İpek, kısa sürede okuyucunun kalbinde yer etti.
    Sadece sevilesi değil, aynı zamanda saygı duyulası bir karakter oldu.
    Kelimeleriniz, duyguların taşıyıcısı olmuş adeta.
    Sade ama derin; doğal ama etkili bir anlatımınız var.
    Yazının sonunda TOEFL başarısının açıklanması ise harika bir son dokunuştu.
    Geriye dönüp baktığımda tüm o sabahki gizemin anlamını oturtmak çok tatmin ediciydi.
    O “an”ın değeri hem İpek hem de ailesi için bir dönüm noktasıydı.
    Ve bu, çok incelikli yansıtılmıştı.
    Annenin içinden geçirdiği “Yolun açık olsun Mor Menekşem” cümlesi hâlâ aklımda.
    Bir annenin dua gibi sessiz sevincini anlatan en güzel ifadeydi belki de.
    Gözümde o sahne: telefonu kulağında, gözleri dolu, kalbi dualı…harika

    YanıtlaSil
  19. Adsız6/08/2025

    Gerçekten etkileyici.
    Bu tür yazılar sadece okunmaz, hissedilir.
    Ben de yazınızı okuyarak değil, yaşayarak bitirdim.
    Kaleminize, yüreğinize sağlık.
    Gelecek yazılarınızı da merakla bekliyorum.
    Çünkü siz sadece bir yazar değil, aynı zamanda duyguların tercümanısınız.
    Her satırınızda yaşamın içinden geçen bir sadelik ve zarafet var.
    Yazmak cesaret ister; siz bu cesareti yüreğinizden alıyorsunuz belli ki.
    Ve bu cesaret, okuyucuya ilham veriyor.
    Sizi içtenlikle tebrik ediyorum.
    Daha nice yazıda, daha nice duyguda buluşmak dileğiyle.
    İpek’in yolu açık olsun…
    Sizin kaleminiz de hep ışıkla dolsun.
    Sevgi ve saygılarımla…

    YanıtlaSil
  20. Adsız6/08/2025

    Hikayeyi okurken bazılarımızın kendi büyüdüğümüz ailelerdeki çocukluğumuza, bazılarımızın da kendi kurduğumuz ailelerimize gittiğimiz anlar ile yazarımızın bizlerin yüzümüzde tebessüm bırakması kaleminin gücünden 👏🌸
    Evin küçük çocuğuna tekne kazıntısı olarak büyük kardeşlerin ara sıra serzenişlerine maruz kalsa da her zaman nazlıdır ve hep küçük olarak görülse de ailesinde gördüğü iletişim ve örnek olarak alacağı büyüklerinin olması onu mücadeleci yaparak karakterini güçlendirir. Hikayenin ana karakteri İpek’te gücünü ailesinden alıyor.
    Kaleminize sağlık 👏🌸

    YanıtlaSil
  21. Adsız6/08/2025

    Sadece büyütmek değil yetiştirmektir mesele...
    Kaleminize sağlık😊

    YanıtlaSil
  22. Adsız6/08/2025

    Türk aile yapısının olması gereken çizgiyi ,çocuğa verilmesi gereken koşulsuz sevgiyi ,ilk eğitimin aile içi eğitimden geçtiğini vurgulayan , Anne sevgisinin sıcaklığının ve önemini derinliğini vurgulayan ,aile içi bağlarının yapıcı ve destekleyici olmasının önemini çok ama çok güzel şekilde vurgulamışsınız. aile ağacının derin köklerinin var olmasının sebebinin, koşulsuz şartının sevgiden ve ilgiden geçtiğini bu kadar güzel dile getiren bir yazıyı çoktandır okumamıştım.. ayrıca çocuklarımızla olan iletişimin değerini, onlara yaklaşımımızın doğru bir şekilde sunulması gerektiğini onlara fikirlerini davranışlarına aldığı kararlarasaygı duymamız gerektiğini onlara göstermemiz sonucunda ,duygusal yönden de aile ağacının köklerine sımsıkı bağlı olduklarını ama hayatlarına da yön verebilme gücüne sahip birer mutlu ve özgür bir birey olarak yetişmelerinin ne kadar önemli olduğunu baş kahramanımız Mormenekşe ipek i ile çok güzel bir şekilde bizlere yansıtmışsınız. yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyor olacağım ..sevgi ve selamlarımla

    YanıtlaSil
  23. Adsız6/08/2025

    Meselenin çocuk yapma değil, çocuk yetiştirmenin önemini vurgulamanın ne kadar değerli ne kadar önemli olduğunu ,vurgulamanız ve bunu çok samimi bir şekilde dile getirmeniz yazınıza olan hayranlığım arttırdı.. çocuğa verilen koşulsuz sevginin derinliği ,düşüncelerine ve fikirlerine saygı duyulması gerektiğinin altını çizmeniz,onun ailesine bağımlı Bir birey olarak değil ,yetişkin olduğunda ailesine bağlı bir birey olması gerektiğini ipek örneği ile çok güzel sunmuşsunuz tebrik ederim ..yeni yazacağınız yazıları sabırsızlıkla bekliyor olacağım..

    YanıtlaSil
  24. Her rolün ayrı bir avantajı/dezavantajı var aslında.. Büyük kardeşen daha sorumluluk sahibi, küçük kardeşsen daha sosyal, daha dengeli..

    YanıtlaSil
  25. Ne güzel anlamışsınız. Elinize sağlık. Kendimizden parçalar bulduğumuz bir yazi olmuş.

    YanıtlaSil
  26. Adsız6/10/2025

    Elinize sağlık, çok güzel bir akıcılıkla hikayeleştirme ve kişilik tahlileri yapılarak verildiği için bir solukta okudum ve yazıdaki akrarımla yaşamın bildiğimiz gerçeklerinin , uyumu ve aktarımı bu kadar güzel anlatılabilirdi.
    Evet her çocuk doğar büyür. Ebeveynlerine düşen onları yetiştirmek kıymetli! ipek gibi çocukları yetiştirmek her anneye babaya nasip olan bir şey değil. Allah onu hayatın içerisinde iyilerle karşılaştırsın . Yolu her daim aydınlık olsun.

    YanıtlaSil
  27. Adsız6/11/2025

    Mor menekşeler her zaman en şanslılardır 🤍🩷

    YanıtlaSil
  28. Adsız6/12/2025

    Evin küçüğü genellikle evin en iyi gözlemcisi oluyor,hayatın sorumluluklarını kolayca yerine getirme becerisi daha çok gelişiyor.Bunda da Annenin ve Babanın saf sevgi yoğunluğu en hızlandırıcı etken.İpek azmi de takdir edilmesi gereken bir davranış,👏👏

    YanıtlaSil
  29. Adsız6/13/2025

    Mor menekşeleri yetiştiren annelerimize ve yazara bu güzel hikaye için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

MEMNUN OLMAYAN EVLATLAR

Kızını uyandırmaya çalışıyordu Ayşe. Her sabah aynı şeyler yaşanıyordu. Uyanmakta zorlanıyor, okula gitmek istemiyordu. Hayatı bile annesinin zoruyla yaşıyor gibi bir hali vardı. Annesi, yokuş yukarı, bozuk bir arabayı ittiriyormuş gibi hissediyordu. Çünkü kızı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Adeta yaşama sevincini kaybetmişti.   Üniversite sınavlarında, istediği bölüme puanı yetmeyince, ailesi hemen imdadına koşup, “Sana okul mu yok yavrum? ” diyerek, özel bir okula yazdırmışlardı. Evlatlarını mutlu edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmişlerdi. Hayatta isteyip de sahip olamadığı hiçbir şey yoktu. Çocukluğundan beri, ne istese, ikiletmeden yerine getirilmişti. Ama bir türlü Zehra’yı memnun edememişlerdi.   Her olayın içinde mutlaka şikâyet edecek bir şey bulabilmesi, annesini hayrete düşürüyordu. Zehra şikâyet ettikçe, ailesi, miktarları arttırıyor, “Neyi eksik yaptık acaba?” diyerek dertlere düşüyordu. Buldukları çözümse sürekli imkânları arttırmak oluyordu. Böyle ...

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve...