Ana içeriğe atla

Alya

Sena elindeki fotoğrafa dalmış eski günleri düşünüyordu. Fotoğraftaki küçük kızı arkadaşının elini tutmuş nasıl da sevinçle yürüyordu. Fotoğrafa baktıkça o gün yaşananlar zihninden tek tek geçiyordu. Alya o zamanlar daha 7 yaşındaydı. Okuma hediyesi olarak arkadaşı ile buluşmak istemiş, annesi de onu seve seve götürmüştü. Alya o güne özel beyaz elbisesini giymiş, beline kadar uzanan saçlarını da annesine ördürmüştü. Birlikte sinemaya gidip arkasından yemek yemişlerdi. Günü de oyuncakçıda bitirmişlerdi. Alya oyuncakları alırken çok sevinmiş ancak hemen çıkışta sebepsiz yere ağlamıştı. Sena ağlamasına takılmamış, Alya küçük bir çocuk için bunun normal olduğunu düşünmüştü. İstemsiz bir şekilde diğer fotoğrafa geçti. Bu fotoğraf da gittikleri lunaparktan bir kareydi. Birlikte doyasıya eğlenmişlerdi. Alya o oyuncaktan bu oyuncağa koşmuştu. Dün gibi aklındaydı. Her dışarı çıktıklarında yaptıkları gibi lunaparktan sonra oyuncakçıya gitmişlerdi.  Alya yine doyasıya alışveriş yapmıştı. Sena her fotoğrafta yeni bir anıyı hatırlıyor her biri gözünün önünde tekrar canlanıyordu. 

Sena, bu aralar bunu sık sık yapıyordu. O günleri çok özlüyor, o zamana dönmeyi çok istiyordu. Elinde bir dilek hakkı olsa sadece eski günlere dönmek isterdi. Bu hayatta yapmak istediği her şeyi başarmıştı. İyi bir kariyer, istediği ekonomi, güzel bir ev… Daha ne isteyebilirdi ki? Hayatında sadece bir şey eksikti. Biricik kızı…

Düşününce boğazına bir şeylerin düğümlendiğini hissetti. Geçen hafta güzel kızını aramış ama Alya iki gün sonra dönmüştü. Artık Alya’ya ulaşmak çok zor oluyordu. Bayram dışında annesini ziyarete gelme fırsatı da olmuyordu. O kıvırcık saçları, pırıl pırıl gözleri ile etrafa neşe saçan kızı ilkokulun sonlarına doğru değişmeye başlamıştı. Sena bunu hep ergenliğe yormuştu. Yeni nesil çocuklar böyleydi, ona göre. Alya’nın da bu tepkileri normaldi. İlkokulun sonlarına doğru derslerden de çok soğumuştu. Sürekli annesi ile tartışıyor, istemediği bir şeyde çok hırçınlaşıyordu. Üniversiteyi zar zor bitirmiş hemen arkasından da hayallerini gerçekleştirmek için Avrupa’ya gitmek istemişti. Sena onun Avrupa’ya gitmesi için yazlığını satmış, biricik kızının geleceği için iyi bir yatırım yaptığını düşünmüştü. Ancak Alya 2 ay sonra yapamayacağını anlayıp geri dönmüştü. Sena kızının tabi ki gittiği dil okulunu bitirmesini çok isterdi ancak yanında olması da onu mutlu ediyordu. Fakat bu mutluluğu uzun sürmedi. 

Kendi parasını kazanmak için bir iş bulmuş ve işyeri uzak diye kendine bir ev tutmuştu. Sena kızının evini kurmasında yardımcı olmuş hayata attığı adımı kendince desteklemeye çalışmıştı. Ayrıca kızına da iş hediyesi güzel bir araba almıştı. Ancak Alya çok geçmeden başkasının yanında çalışmanın ona göre olmadığını anlayıp işten çıktı. Yeni bir iş bulana kadar tüm masraflar annesine kaldı. Bu sırada Alya dünyayı gezmek istediğine karar vermiş, işten yeni çıktığı için de annesinin hediyesi olan arabayı satmıştı. Nasıl olsa buralarda değildi, arabaya da ihtiyacı yoktu. 6 ay sonra süper fikirlerle döndü annesinin yanına. Köydeki fazla gitmedikleri evi satarlarsa kendine bir iş yeri açabilirdi. İlk sene belki çok kar edemezdi ama iki sene içinde o evin yerine daha güzel bir ev alabilirlerdi.  Kendi ayakları üzerinde durmasını çok isteyen bir anne olarak Sena aklına yatmasa da evi satmaya ikna olmuştu. O evin Sena için ayrı bir değeri vardıŞu sıralar pek gitmese de orası çocukluğunun geçtiği yerdi, anneannesinin çiçek kokan elleriydi. Fakat biricik kızını kıramazdı. En kısa zamanda evi satmış biricik kızına vermişti. Artık kendi iş yerinde çalışıyor ama pek de başarılı olacağa benzemiyordu. Geçen hafta sürpriz yapmak için erkenden yaptığı böreklerle iş yerine gitmiş açık olmadığını görünce çok şaşırmıştı. Alya’yı aradığında bir de azar işitmişti. Onu takip etmesinden rahatsız olduğunu söylemiş, Sena’yı çok kırmıştı.  

Sena bir yerlerde yanlış yaptığını biliyor ancak bir türlü yanlışını bulamıyordu. Hâlbuki Alya’nın en güzel şekilde yetişmesi için her şeyi yapmıştı.  Bütün enerjisini, parasını onu en iyi şekilde yetiştirmek için harcamıştı. Kendisi zorlukla büyümüştü. Kızı böyle büyümesin diye başka çocuk bile yapmamıştı. O mutlu olsun diye elinden geleni yapıyor, her istediğini alıyordu. Zor zamanlarda bile Alya’ya belli etmemiş, onun imkânlarını hiç kısmamıştı. 

Sena’nın küçükken ne çok şey içinde uhde kalmıştı. O hissi kızına da yaşatmak istememişti. Onun da içinde uhde kalsın istemiyordu. Bu nedenle Alya’nın her istediğini aldı. Alya alınan şeylerle mutlu oluyordu ancak bir müddet sonra aldığı şeyler ona yetmemeye başlamıştı. Sürekli isteyen ancak istediği olunca da mutsuz olan birine dönüşmüştü. Ergenlik dönemiyle başlayan şikâyetleri zamanla sürekli artmıştı. Şikayetlerini ise nankörlük izlemişti..

Şimdilerde ise aklında hep şu soru vardı. “Nerede hata yaptım?” Sena zorluklarla büyümüş bu yüzden de elindekinin kıymetini hep bilmişti. Hiçbir şeye kolay ulaşamamıştı. Çok çalışmış elde ettiği şeylere de sahip çıkmıştı. Alya’nın ise hiçbir şey için uğraşmasına gerek yoktu.   Ne kadar çabuk ulaştıysa o kadar kıymetini bilmemişti. Gittikçe mutsuz ve tatmin olamayan bir insan olmuştu. Bir insan ne için uğraşıyorsa ona kıymet veriyordu. 

Şimdi anlıyordu Sena kızının hayatını kolaylaştırayım derken zorlaştırdığını…

Şimdi anlıyordu harcanan emeğin bir şeye kıymet verebilmenin tek yolu olduğunu…

Şimdi anlıyordu en büyük imkânın imkânsızlık olduğunu…

Peki, bu durumu düzeltmek için çok mu geç kalmıştı? Bu yerden dönüş olur muydu? 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki bir insan ancak bedel ödediği şeye değer verir. Kolay kazanılmış hiçbir şey hak ettiği değeri göremez.

Yorumlar

  1. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. En büyük hatayı da burda yapıyoruz. Meğerse insanı tüketimleri değil üretimleri mutlu ediyormuş.

    YanıtlaSil
  2. Adsız1/05/2024

    İyi niyetle verilen imkanlar ama hak edilmeyen geri dönüşler. Anneler olarak bunları yapıyoruz ama geç olmadan fark etmek ümidiyle. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Adsız1/05/2024

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Çok sık yaşanan bu durumu hatırlattığınız için çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Adsız1/05/2024

    Hepimizin yaptığı hatalar ..mutlu ettik sanırız halbuki mutsuzluğa sebep oluruz...

    YanıtlaSil
  6. Adsız1/05/2024

    Harika bir anlatım. Malesef bedelsiz cok yetistirmenin bedellerini ödüyoruz

    YanıtlaSil
  7. Adsız1/05/2024

    Kolay kazanılan herşey kolay kaybedilir. Sorumluluk , küçük yaşlarda verilmeli ve emek harcamadan elde edilen herşey değerini görmez. Kazanmak için emek harcamalı ve çaba göstermeli. Çocukları mutlu etmek için sürekli onlara herşeyi hazırlamamız onlara zarar verir. Mutsuz ve tatminsiz olmalarına neden olur

    YanıtlaSil
  8. Adsız1/06/2024

    Sanırım en önemli yasalardan biri…
    Kaleminize bilginize sağlık…

    YanıtlaSil
  9. Ne doğru bir yazı olmuş…

    YanıtlaSil
  10. Geçmişe dönüp baktığımızda yüzümüzü gülümseten anların aslında o sıkıntılar olması çok garip değil mi?
    Maddi imkansızlıklara karşı verilen mücadelenin içinde gizlenen bir huzur var sanki…

    YanıtlaSil
  11. Adsız1/07/2024

    Elinize sağlık çok faydalı olmuş.

    YanıtlaSil
  12. Adsız1/07/2024

    Alyalar ve anneleri. Toparlanma zamanı. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  13. Adsız1/07/2024

    Eğitime gelince bir ebeveyn olarak yaptığımız yanlışları görünce içim ciz etmişti. Neyse ki düzeltme şansımız var. Yoksa hikayede gibi olabilirdik. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Adsız1/08/2024

    Kıymet küçük yasda deger verilmeli ki yaş büyüdükçe neler gelecekde yasadigi zamanı geri gelmeceni anlasin...

    YanıtlaSil
  15. Aslı S.1/09/2024

    Emeğinize sağlık...kadir kıymet bilmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  16. Adsız2/16/2024

    Tüketim motivasyon kaynağı degil.
    İyi niyetle yaptığımız yanlıslar....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hangi Taraftasın?

Bu Taraf… Alışveriş üzerine alışveriş içerisinde, Oradan oraya git gel, Olmadı sanal alemde mağazaları dolaş dur, Bir tıkla sipariş ver,  Al, al, al ama doyma…   Yeni yıl geliyorrrr… Ne kadar da güzel bir zaman… Süsleyelim evlerimizi, bahçemizi, ah bir de kapımızı, Yılbaşı ağacı olmadan olmaz, Üzerinde en güzel süslemelerle… Sokaklar da süslensin, meydanlar, alışveriş merkezleri… Her yer ışıl ışıl olsun,  Sonra bol bol fotoğraflarımız olsun, Her birinde gülümseyen yüzlerimizle pozlar verelim,  Çok önemsediğimiz anılarımıza bir yenisini ekleyelim… Arka fonlara en süslü olanı seçelim… Aaa hediyeler… Onları unutmak olur mu?  Hepsini süslediğimiz ağacın altına dizelim…  En güzel paketleri yaptıralım.  Veee heyecanlı bir bekleyişten sonra,  Yeni yıl sabahı hepsini açalım… Mutlu olalım, hep mutlu…   O akşam evde mi olsak, dışarıda mı? Sonuçta yılın en önemli akşamı,  Çok özel olmalı her şey…  Belki evde kutlanır, sofrada her çeşit meze ve hindiler, mumlar, tatlılar, kuruyemişler… Belki bir o

Affet Bizi Çocuk

Şehitlerle Yeryüzü Bir…  Bayrağını dalgalandıramayan ülke… Her yer o bayrak şimdi! Her yer kırmızı ve yeşil… Her ülkede bir hareket var; amaç belli hedef belli… Kırmızı ve yeşil bir bayrak dalgalanıyor… Her ırk ve milletin elinde sağa sola kıvrılıyor…  Kırmızı ve yeşil renklerle tüm ülkeler bezendi birbirine… Çocuk, genç ve yaşlı bir arada… İnsan olan bir arada bayrakları bir, Yürüyor, yürüyor insan için, insanlık için, mahsun için… Bir yerde ki savaş, her yerde barış oldu! Yeryüzü tek bayrak oldu,  Yeryüzü ilk defa hem fikir oldu! Dil, ırk, renk ayırmadan… Çünkü orada savaş yok…  Savaş yok! Çocuklarla, Hastalarla, Hastahanelerle, Bebeklerle, Sivillerle yeryüzü hiç savaşmadı… Savaş yok! Saldırganın cinsi türü belli değil, yabancı yeryüzüne… Saldırı hayret verecek kadar farklı yeryüzüne, Bir taraf farklı insanlıktan uzaklıkta…  Ve… Yeryüzü merak etti bayrağın insanlarını,  Yeryüzü hayran kaldı bayrağın insanına, sağlam duruşuna! Hayranlığı merakına sebep oldu… Merakı imanına ulaştı…  İm

Bağlılık mı? Bağımlılık mı?

   Bağlılık mı? Bağımlılık mı? Sensiz yapamam dediklerimiz, bir dediğini iki etmediklerimiz,  yokluğuna dayanamadıklarımız...