Ana içeriğe atla

Kıskanıyorum

Çok, Hem de Çok Kıskanıyorum...

Başınıza yağan bombalara, 

Kulakları sağır eden yüksek seslere,

Binaları sallayan şiddetli sarsıntılara rağmen; 

Vatanı, ailesi, namusu uğruna gösterilen cesareti kıskanıyorum.

 

Yıkılan evlerine,

Paramparça olmuş arabalarına, eşyalarına rağmen;

Hiçbir şey kaybetmemiş hatta kazanmış edasında dik ve güçlü duruşlarını kıskanıyorum.

 

Çeşmelerden akmayan sularının olmamasına,  

Lambalarda yanmayan elektriklerin olmayışına, 

Isıtmayan kaloriferler ve sobalarının olmamasına,

Bunlar yetmezmiş gibi bir de yağmur ve soğuk havaya rağmen; 

Hiç üşümemiş gibi metanetli duruş ve sabırlarını kıskanıyorum.

 

Kaç gündür yemek yememiş,

Yemek yapacak malzemesi yok… 

Kalabalıkta hiç kimseye sataşmadan, 

Öne geçmeye çalışmadan, 

Yağmalama girişiminde bulunmadan,

Sanki marketin kasasında para ödemeyi bekliyormuş gibi sakin, telaşsız, paniksiz duruşlarını çok kıskanıyorum.

 

Canının parçası torununu, evladını, eşini, kardeşlerini, annesini, babasını…

Nice sevdiklerini kaybetmesine rağmen;

"Allah bize yeter" diyen güçlü ve samimi imanı kıskanıyorum.

 

Küçücük yaşında tek derdinin oyuncaklarla oynamak, teneffüslerde koşturmak, 

Anne babanın yanında güvende, sıcacık evinde çizgi film seyretmek olması gerekirken büyük bir dava insanı gibi;

"Kudüs bizimdir, Aksa bizimdir" diye kendinden emin haykırışları olan çocuklar, sizi kıskanıyorum.

 

Gençliğinin baharında tek derdinin eğlenmek, gezmek, maç yapmak, kafelerde sohbet etmek, sevdiğin kızla sinemaya gitmek olması gerekirken; 

Tankların önünde dünyaya ve ölüme meydan okuyarak o mutlu mutlu dans edişlerini kıskanıyorum.

 

Ellerini arkadan bağlamışlar, 

Dizlerinin üstüne zorla çöktürmüşler, 

Başına namlu dayanmışken; 

Dünyanın en huzurlu ve en güvende insanıymış gibi ağız dolusu gülüşünü kıskanıyorum.

 

Yapılan bütün kötülüklere ve zulme rağmen;

Hiç şikayet etmeyişlerini, hiç beddua etmeyişlerini, bunları yapanlara hiç lanet okumayışlarını  kıskanıyorum.

 

Dünyanın diğer ucunda başka bir dilde, inanışta, kültürde ve yaşayışta olmalarına rağmen; 

Yapılan zulme sessiz kalmayışını,  

Bir avuç mazlumun imanını, samimiyetini, mutluluğunu, insanlığını, edebini, cesaretini ve teslimiyetini görüp; 

Sokaklara dökülüşünü, haykırışını, mücadeleni, direnişini kıskanıyorum.

"Bunu nasıl başarıyorlar?” diyerek, bu yaşına kadar bilmediğin yeni bir inancı, dini ve kutsal kitabı merak edişini, 

Okuyup, araştırıp irdeledikten sonraki gerçeğe teslimiyetini çok ama çok kıskanıyorum.

 

Çok, hem de çok utanıyorum...

Başında çatın varken sıcacık evindeyken, 

Suyun yanı başındayken,

Karnın tıka basa doluyken,

Sevdiklerin sağlıklı sıhhatli yanındayken, 

Televizyonun karşısında o diziden diğer diziye, o filmden diğer filme, o maçtan diğer maça, o yemek programından diğer yemek programına zıp zıp zıplarken;

“Bu bizim sorunumuz değil, onlar da topraklarını satmasalarmış..." 

"Yılbaşına ne yapsak diye eğlenmek için çaba içinde olanlardan" çok ama çok utanıyorum. 

Saatte beş masum çocuk öldürülürken biz eğlenemeyiz.. Eğlenmeye utanırız.. 

 

 

Yorumlar

  1. Biz eğlenmeye utanırız...

    YanıtlaSil
  2. Gökçe12/29/2023

    İnsanın içine ilmek ilmek samimiyet işleyen bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  3. Rabbim kardeşlerimizin ve bizim yardımcımız olsun. Kaleminize sağlık…💖

    YanıtlaSil
  4. Dünyanın en onurlu en gururlu insanları olduklarının farkındalardır inşallah, gerçekten kıskanılası…

    YanıtlaSil
  5. Ben de çok utanıyorum...Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Bu baskılı zamanda kalplerdeki açığa çıkıyor, fark ediyorum ama acı da veriyor Rabbim sen iyileri dosdoğru yola ilet bizleri de iyi insan et

    YanıtlaSil
  7. Çok ama çok kıskanıyorum…

    YanıtlaSil
  8. Şükretmemiz gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  9. Çocukların ,annelerin ,o babaların gözlerindeki teslimiyeti çok kıskanıyorum…

    YanıtlaSil
  10. Çatıları yok iken hamd edenler varken çatımız olduğu halde şükretmemiz gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  11. Kalbimdekini yazmışşınız. Teşekkürler Ağız dolu gülüşleri gözümün önünde, sesleri kulağımda. Utanıyorum. Biz eğlenemeyiz

    YanıtlaSil
  12. Yok zannedilen bir müslümanın varlığının açığa çıkması gibi.
    Ahir zamanda bir müslümanla tanışmak gibi.
    Dinin sadece yazılan, okunan birşey değilmişligine şahit olmak.
    Zalimin vahşetiyle yeniden yüzleşmek gibi.

    YanıtlaSil
  13. Gerçekten kıskanıyorum…
    Gerçekten utanıyorum…
    ALLAHIM …
    Harika bir yazı olmuş kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  14. Koskanılmayacak gibi değil…

    YanıtlaSil
  15. Aslı S.12/30/2023

    Yüreğimiz kaldırmıyor ,aklımız almıyor bu yaşananları...İnsaALLAH bir an önce son bulsun.

    YanıtlaSil
  16. Eğlenmeye utanırız, utanmalıyız...

    YanıtlaSil
  17. Ne güzel imanları var maşAllah

    YanıtlaSil
  18. Bende gerçekten onların samimiyetini ve teslimiyetini kıskanıyorum

    YanıtlaSil
  19. Ben gerçekten kıskanıyorum onların samimiyetini teslimiyetini

    YanıtlaSil
  20. Pınar1/07/2024

    Seçilmiş kullar ..rabbim yar ve yardımcıları olsun 🤲

    YanıtlaSil
  21. Adsız2/06/2024

    Utanılacak şeyler yapmadığımızda utanma bilincimiz gelişir.

    YanıtlaSil
  22. Adsız2/16/2024

    Gerçekten utanıyorum kıskanıyorum.
    Çok güzel bir yazı olmuş....

    YanıtlaSil
  23. Gerçekten imrenilmeye layık olan bedeller

    YanıtlaSil
  24. Seniha5/04/2025

    Onların İmanına şahit olanların Müslümanlığı araştırması ve akın akın Müslümanlığı kabul eden insanlar…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...

DÖNÜŞÜM SONRASI

Saçları, kahverengi ve pırıl pırıldı. Parlaklığından ödün vermeden, yıllara meydan okuyordu. O sabah yüzünde bir tebessümle uyanmış, her zamanki gibi ilk iş olarak duşunu almıştı. Üzerinde ki tüm ağırlıklar gitmişti. Öyle bir rahatlamıştı ki ister istemez tebessümü artıyordu. “Ne kadar şükretsem az” diye düşündü. Filiz’in hikayesi ilginç detaylar içeriyordu. Çok heyecanla başladığı evliliği, mevsimler gibi halden hale dönüşmüştü. Halbuki her şey ne güzel başlamıştı. Zamanla güzellikler tükenirken, onlardan da birçok şeyi alıp götürmüştü. Gün geçtikçe, evliliği sıkıntılı bir hal almıştı. Evlenme teklif ettiği gün Ahmet; “Altı kız kardeşim var. Emin misin?” demişti. Filiz ise “Evet” cevabını verdikten sonra yürekten inanarak, “Onlar benim de kardeşlerim olacak” deyivermişti. Filiz’in kendi ailesi de çok kalabalıktı. Dört halası, beş amcası vardı. Annesi, hepsini kardeşleri gibi severdi. Kendisi de hep öyle olmayı hayal etmişti. Yıllar hiç düşündüğü gibi geçmemişti. Sürekli istekl...