Ana içeriğe atla

ÖĞRETMEN-Dİ!


 
Her sabah okuluna gider, gerekli konuları anlatırdı öğrencilerine
Yeri gelir kızar, yeri gelir severdi onları
Bazen neşeli, bazen durgun olurlardı çocuklar...
Ne zaman durgun olsalar, onlarla daha çok ilgilenir yine onlara neşe katardı...
Anlardı her hallerinden çünkü mesleğini de, çocukları da çok severdi.
 
Herkesin kendine göre özendiği, heveslendiği, meraklandığı şeylerden onlarda da vardı… 
Giyinirler, süslenirler okullarına giderlerdi.
Onlarda düşünürdü yarın ne giysem, saçımı nasıl yapsam,  hangi ayakkabımla çıksam diye
Okula giderken belki bir börekçiden börek, belki bisimitçiden simit almayı planlar
Okul çıkışındbazen bir kahve içerbazen biriyle iki lakırdı etmeyi severdi
 
Hangi ödevleri veriyim,
Hangi veliyi ne zaman çağırayım,
Bu çocuk için ne yapılabilir, 
Şu çocuk için şöyle bir kurs olabilir diye her biri ile ayrı detayda ilgilenirdi...
 
Son günlerde sınıfı için birkaç şey beğenmişti, onları alacaktı bu hafta sonu...
Çocuklarla haftaya piknik yapacaklar, sonra da okul ile bir geziye gideceklerdi…
Çok heyecanlıydılar o yüzden...
 
Hepsi -di li geçmiş zaman oldu!
Aslında çok yakın zamana kadar yaşıyorlardı...
5 saniye önce, acımasızca bir bomba üzerlerine düşene kadar…
 
Hayalleri yıkıldı,
Yapacakları, 
Alacakları
Okulu
Öğrencileri elinden kayıp gitmişti...
Sonra yakınları,
Sonra daha yakınları ve 
Sonra da kendisi…
 
Ellerimizden nice öğretmen ve öğrenci kayıp gitti.
Savaş her açıdan çok kötü bir şeydi. 
Doğal felaket doğadan gelirdi ama savaş insanın insana yaptığı felaketti.
İnsan insanı öldürüyordu,
İnsan çocuklara acımıyordu!
Kimseye zararı olmayan sevimli küçücük ellere rahatça kıyılıyordu,
Yerinden kalkamayan yaşlılara, 
Başkalarına muhtaç hastalar öldürülüyordu...
Neydi bu nefret ve nereden geliyordu bu zalimlik?
 
Öğretmenler günü geldi
Bugün öğretmenler günü dendi...
Ne okul vardı yerinde, 
Ne çocuklar kalmıştı sıralarda...
Hediyelerini alıp tebessümle sunacaklardı öğretmenlerine,
gün en mutlu anlarını yaşardı öğretmenler, 
Bugün öğretmenler günüydü ama kutlama yoktu. 
Çünkü;
Ne kutlama yapılacak okul, ne öğretmen ne de öğrenciler vardı...

 

Öğretmenler günü yaşayanlara kalmıştı.

Onlarda üzgün, onlarda uzaktı kutlamadan...

 

Günün bir önemi kalmadığı, bir gün gelmişti

Yorumlar

  1. Gerçek, çok dokunaklı

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık...
    Malesef gerçek değerler kayboldukça özel günler var oldu. Oysaki eskiden bütün günler özeldi...

    YanıtlaSil
  3. Maalesef öyle günlerdeyiz ki dili geçmişte kalan binlerce kıymetli hayat..
    Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Maalesef savaş için çok üzgünüm di li geçmiş zamanda kalan öğretmenlerimiz için de ve günümüzde şimdiki zamanda hediyesi büyüyen kendisi küçülen öğretmenlerimiz için de ....

    YanıtlaSil
  5. Hayatta bir çok kişi için bir çok şey di- li geçmiş zamanda kaldı malesef

    YanıtlaSil
  6. Di’li geçmiş zamanda kaldı…

    YanıtlaSil
  7. Ne anlamlı bir yazı olmuş.Öğretmenler günü senin anlamın…

    YanıtlaSil
  8. Günün bir öneminin kalmadığı bir gün gelmişti…😔

    YanıtlaSil
  9. Emeğinize sağlık, çok etkilendim:(

    YanıtlaSil
  10. Acı günler geride kalsın ve biz elimizdeki değerlerin kıymetini bilelim...insaALLAH

    YanıtlaSil
  11. Hayriye akgul Ne anlamlı bir yazı olmuş
    Gecicilik yasasi hersey geçmişte acılarla hüzünlere kalmış.
    Şimdiki gerçeğin kıymetini bilelim

    YanıtlaSil
  12. İnsan yüreği parçalanıyor. Sadece kendi çıkarları için masumların şehit ediliyor. Hepsinin ruhu şad olsun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sadakat mi? Açık İlişki mi?

  Hiçbir şey açıkta ve açık bırakılmamışken, Bir badem tanesi üzerinde kaç kat var onu koruyan biliyor musun? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Minik bir badem tanesi yedi kat ile sarılmış, neden acaba? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Bezelyeler bir salkım içerisinde ve üzeri yedi kat fermuarla kapatılmış şekilde büyüyor, Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, İnsan vücudu baştan sona deri ile kaplı, gözlerinde kapakları var… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Tüm ağaçların kökleri saklı ve tüm gövdeler kabuklar ile kapanmış… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Portakal yemişsindir, meyveye ulaşana kadar kaç katmandan geçtin, değil mi? Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Ne tesadüf ki Mandalina da öyle, limon da hatta şimdi aklına düşen diğerleri de… Belki de ihtiyacın biraz düşünmek, Her şey böyle olunca, insan da çoğu şeyi öyle yapmış, belki bilerek belki bilmeyerek… Kitap yapar ona kapak ekler, defter yapar kapak ekler, bir şey üretir onu bir kutuya...

İNSAN KENDİNE AYNA TUTARMIŞ MEĞER

  Bir yandan hazırlanıyor bir yandan da söyleniyordu. “Dönem bitmeden hoca mı değişirmiş canım?” dedi öfkeyle. Küçücük çocuk bunlar zaten okula zor uyum sağladılar. Bir de şimdi yeni öğretmene alışmaya çalışacaklar. Ama çaresiz durumu kabul etti. Gidip görelim bakalım yeni öğretmeni belki eskisinden iyidir. Ama ne demişler? “Gelen gideni aratır.” Kafasında deli sorular ile okulun yolunu tuttu.   Bu yıl üçüncü sınıfa geçmişti Melek. Annesinin bütün planları ona göre yapılırdı. Her şey onun etrafında dönerdi. Kıymetlisiydi tüm ailenin. Bir dediği iki edilmezdi.    Yazın sıcak oluyor diye salonun ortasına şişme havuz bile kurmuştu annesi. “Yeter ki o mutlu olsun” derdi. Tırnağına taş değse yeri göğü inletirdi. Sınıfa girer girmez yeni gelen öğretmene kendisini tanıttı. Gayet sevimli güler yüzlü tavırları vardı. Fakat kısa zamanda öğretmen hanım gerçeği anlamıştı. Güler yüzün arkasındaki niyeti, evdeki gibi sınıftaki hâkimiyetini kaybetmemek içindi. Annesi; Melek...

İLİŞKİLER KONUŞARAK NEDEN DÜZELMEZ?

  Yatağını topladı, Açtığı pencerenin perdesini düzeltti. Geceden ütülemiş olduğu giysileri dolaplara yerleştirmeye başlamıştı ki yine bitişik daireden sesler yükselmeye başladı. Duymamak için odayı terk etmek istedi ama elindeki işi de yarım bırakmak istemedi Canan. Yetişmesi gereken semineri vardı ve zaten yine bu odada hazırlanmak zorundaydı. Oturdukları dairenin yatak odası komşusunun geniş bir yaşam alanına sahip olan mutfağı ile bitişikti. Henüz iki buçuk yıl olmuştu bu apartmana taşınalı ve bu sesler artık ona hiç yabancı gelmemeye başlamıştı.  “Bu yine iyi halleri… Ah ah hiçbir tartışmadan sonuç çıkmaz diye anlatıyorum seminerlerde ama şu şahit olduğum şeylere bak. Şahit deyince de ben neden şahit oldum acaba bu duruma? Bir işaret midir? Gerçekten de düşünen insan için irdelenecek ne çok şey var.’’ diye geçirdi içinden.   İlk taşındıklarında gecesi gündüzü belli olmayan bir erkek sesi ile aniden uyanıyordu. Sürekli çocuklarına seslenen, zaman zaman ağır küfür...