Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MUTLU MUSUN?

  Güneş ışığı gözlerini kamaştırıyordu. “Kış günü bu ne güneş?” Zaten hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Gerçi o güneş olmasa çocukları parka getiremeyecekti. Ama yine de kış günü bu kadar güneşten rahatsız olmuştu.   Zaten bu ara pek bir şey yolunda gitmiyordu.  Elif, evleneli 7 yıl olmuştu. 7 yıla iki çocuk bir de bu sene işi sığdırmıştı. Bir okulda öğretmenlik yapıyordu. Mesleği gereği eğitim onun işiydi. O yüzden çocukların eğitimi ile ilgili zorlanacağını pek düşünmemişti. Kendisini de sürekli geliştirmeye çalışıyordu. Eski, yeni hangi kaynak varsa onları okuyor, elinden geleni yapıyordu. Ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.  Zaten bu ara pek bir şey yolunda gitmiyordu.  Cumartesi günü evde olunca yapılması gereken bir sürü iş vardı. Ancak çocuklar akülü arabalarını sürmek istedikleri için onları parka götürmek zorunda kalmıştı. Kıyamıyordu onlara. Her sabah anneleriyle beraber evden çıkıp, onunla beraber giriyorlardı eve. Biri beş, biri de üç yaşındaydı. “onların da bu kada

Su Isıtıcısıyla Kavga Edebilen Kadın

  “Yine çok yoğun bir gün başlıyor haydi bakalım” diyerek hızlıca kahvaltı masasından kalktı Ayşenur. Bardağındaki yarım kalan çayını ayakta yudumlarken, bir yandan da masayı toplamaya çalışıyordu. Kırmızı çiçekli masa örtüsünü toplayıp balkondan aşağı silkeledikten sonra, tekrar mutfağa döndü. Bir an önce mutfak işlerini bitirip alışverişe çıkacaktı. Çıkmadan bir kahve içmek için ısıtıcıya kaynaması için su doldurdu. ‘’Hadi ama hadi! kaynat artık şu suyu... Ne kadar da yavaşsın. Bir de güya beş dakikada kaynatıyor diye satıyorlar seni ’ diye söylenerek ayağını sallıyordu. Ayşenur’ un bu aralar hareketlerinde bir aktiflik, davranışlarında bir sabırsızlık vardı. Su ısıtıcısı suyu kaynatırken başında bekliyor, resmen onunla kavga ediyordu. Son zamanlarda eşyalarını çok kırıp dökmeye de başlamıştı. Bugün de elinden fırlayan tabak şangur şungur param parça oldu. Hay aksi diyerek hızlı ve dikkatsizce toplamaya başladı. Cam parçalarını toplamaya çalışırken, eli birden kana bulandı. E

Harcarken Harcanmayın

  Harca, sahip ol, tüket… Reklamcılar, diziler, internette takip ettiklerimiz, Sürekli harca diyorlar. İhtiyacın olmayanı da al, İhtiyacın olanı da… Elbise, mont, pantolon, Ayakkabı, ruj, saat, Çanta ihtiyaç tabi, bir kadının bir çantası olur mu hiç? Cilt bakımı, sauna, masaj, Spor salonuna gitmek, ev işleri ile erimez o göbek... Dışarıda yemek, Sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek ihtiyaç, Arkadaşlarla kafede buluşup sütlü kahveler içmek, pazar kahvaltısına gitmek, hafta sonu iki günlük kısa geziler… Tatil zaten ihtiyaç, İhtiyacın var al… Tüm hayatını harcayarak kazandıklarını, hayatın boyunca olmasa da olabilecek şeylere harca! Neden? Neden kazandıklarımı bunlara harcamalıyım? Çünkü bunların satılması lazım! Zamanını harca… Sana sonsuz verilmiş! Paranı harca… Nasılsa çalışıyorsun, kazanırsın! Hem zaten çalışıp yorulan sen değil misin? Tabii ki senin de hakkın, Gez, eğlen, al, harca! Tatile gideceksin… Herkes yurtdışına gidiyor, Beni

DEDECİĞİM

"Bugün hava çok güzel baksanıza" diye söyledi Damla. Pencereyi açıp masmavi gökyüzüne, altın gibi parlayan güneşe hayran kaldı.  "Anne hadi gezmeye gidelim. Bu kadar güzel havada evde oturmayalım. Deniz kenarına gideriz mesela, olmaz mı?" Annesinin gözleri babasının gözlerine takıldı.  "Ne dersin hayatım, çıkalım mı?"  "Olur yarım saate çıkalım isterseniz." Damla hemen üzerini değiştirip, en sevdiği tokalarını taktı. Her zaman küpe takmayı severdi.  "Bugün dedemin bayramda aldığı küpeleri takayım." dedi. Dedesi pek düşkündü Damla’ya. Hafta sonları özellikle gelir Damla ile vakit geçirirdi. Her bayram muhakkak bir hediye alırdı. Doğum günlerini birlikte kutlarlardı. Torunu ile güzel anılar biriktiren Mehmed Bey, Damla'yı diğerlerinden ayrı severdi. Onların bu özel ilişkisi diğer aile fertleri tarafından pek kıskanılırdı. Nihayet Damla hazırlandı ve hızla koşup arabaya yerleşti. Arabaya bindiğinde herkesin çok sessiz olm